Malatya Valisi Ulvi Saran'ın babası, Hak Aşığı, İlim ve İrfan Sahibi, Değerli İnsan, Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran(76) hocamız; İstanbul'da bugün bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Malatya Valisi Ulvi Saran'ın babası Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran, İstanbul Aksaray’da akşam saatlerinde bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, Vali Saran'ın babası Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran (76), İstanbul Aksaray'da yaya olarak yürüdüğü esnada bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Burada ağır yaralanan Saran acil olarak kaldırıldığı İstanbul Haseki Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Hakk’ın rahmetine kavuşan Saran, geçen Çarşamba günü yine İstanbul’da bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Av. Ayşe Sula Köseoğlu’nun dayısı, Müftü Saran’ın arkadaşı, meslektaşı, değerli ilim adamı, hemşehrimiz emekli müftü Ali Şükrü Sula’nın cenazesine katılmak üzere İstanbul’a gitmişti.
Merhum Emekli Müftü Saran'ın cenazesi muhtemelen bu gece ya da 11 Kasım Cumartesi günü uçakla Trabzon'a getirilerek, 12 Kasım 2010 Pazar günü Trabzon Çaykara İlçesine bağlı Akdoğan Köyünde öğle namazını müteakip toprağa verilecektir.
Merhum Ali Kemal Saran, Çaykara Akdoğan köyü doğumlu olan Hemşehrimiz Malatya Valisi Doç. Dr. M. Ulvi SARAN’ın babası, Trabzon emekli Müftü Ali Kemal SARAN(76), 20 Ağustos 2010 Cuma Günü Trabzon Ahi Evren Göğüs, Kalp-Damar Cerrahi Hastanesinde, anjiyo kardiyolojisi Prof. Dr. Şükrü ÇELİK ve Uzm. Dr. Levent KORKMAZ tarafından ve ameliyatı ise Op. Dr. Sefer USTA ve Op. Dr. Candan Cudi ÖKTEN’nin gözetimindeki bir ekip tarafından başarılı bir bypass ameliyatı olmuş ve 25.08.2010 Çarşamba günü(ameliyatın 5. Günü) hastaneden taburcu olmuştu.
Sosyal ve cemiyetçilik yönü çok güçlü olan merhum Saran, birçok derneğin kurucucu ve başkanlık görevlerini yürütmüştü. O, hiç düşünmeden insanların yardımına koşan, inancı çok güçlü, karalı, inandığı gibi yaşayan, ilim ve irfan sahibi, mert ve dürüst bir zattı.
Onun ani vefatı hepimizi son derece üzdü. O, yeri doldurulması çok zor, kendisini yetiştirmiş, ilim, irfan ve rahle-i tedrisat almış, âlim bir kişi idi. Kendisini çok arayacak, çok özleyeceğiz. O, Türkiye’de, Yurt dışında AB ve İslam dünyası tarafından tanınan bir kişiydi.
Elim bir kaza sonucu beklenmedik bir şekilde aramızdan ayrılan merhum Ali Kemal SARAN hocamıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine, eş, dost ve sevenlerine Sabr-ı Cemil niyaz ederiz. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun, inşaallah.
TRABZON HABETR AJANSI
HABER: Muhammet YAVRUOĞLU
11 Aralık 2010 Cumartesi
HACI ALİ YAVRUOĞLU, 40. GÜNDE DUALARLA ANILDI
Doğanköy Beldesinden sevilen ve sayılan değerlerimizden Hacı Ali Yavruoğlu, Vefatının 40. Gününde Ruhuna İthafen Kur’an ve Mevlid Okunarak, Dualarla Anıldı.
Akçaabat Doğanköy Beldesi Halkından herkes tarafından sevilen ve sayılan Hacı Ali Yavruoğlu(72), 29.10.2010 Cuma günü Hakk’ın rahmetine kavuşmasının üzerinden 40 Günlük sürenin geçmesi nedeniyle kırkıncı gün Kur’an-ı ve Mevlid-i Şerifi bugün (10.12.2010 Cuma Günü) Cuma namazından önce Doğanköy Beldesi hocalarından Mehmet Demir, Mustafa Şengül, Demirkapı Köyünden Halim Bulut ve Trabzon ve havalisi halkı tarafından çok sevilen ve sayılan Akçaabat Dörtyol Belediye Başkanı Cevat Birinci hocalarımız tarafından okundu.
Kur’an ziyafetine halktan çok sayıda kişinin yanında Dörtyol Belediye Başkanı Cevat Birinci, Doğanköy Belediye Başkanı Kazım Atmaca ve Muhtar Bitti Yazıcı da katıldı. Kur’an ziyafetine kalabalık bir hanım gurubunun da katılması dikkat çekti.
Cemaate çikolata-lokum karışımı şeker, meyve suyu ve gül suyunun ikram edildiği Kur’an ziyafetinde cemaat coştu. Okunan Kur’an-ı Kerimler, ,ilahi ve Mevlid-i Şeriflerin ardından duayı Dörtyol Başkanı Cevat Birinci hoca yaptı.
TRABZON HABER AJANSI
HABER-FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU
Cemaate çikolata-lokum karışımı şeker, meyve suyu ve gül suyunun ikram edildiği Kur’an ziyafetinde cemaat coştu. Okunan Kur’an-ı Kerimler, ,ilahi ve Mevlid-i Şeriflerin ardından duayı Dörtyol Başkanı Cevat Birinci hoca yaptı.
TRABZON HABER AJANSI
HABER-FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU
TRABZON İL İNSAN HAKLARI KURULU BİLDİRİSİ
Trabzon İl İnsan Hakları Kurulu, “10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü” Nedeniyle bir Bildiri yayınladı. Bildiride:
"10 Aralık tarihi, 1948 yılında Birleşmiş Milletler(BM) Örgütü tarafından “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin” kabul ve ilân edildiği gündür. Bu nedenle her yıl tüm dünyada 10 Aralık günü olarak kutlanmaktadır.
“İnsan Hakları” doğuştan var olduğuna inanılan ve insanlar arasında dil, din, mezhep, ırk, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik duygularını geliştirmek, insanın insan olmak hassasiyeti ile sahip olması gereken hakların tümüne denir. “İnsan Hakları” kişiyi hür, onurlu ve özgür bir şekilde yaşatacak kurallar bütünüdür.
Bu gün, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine” imza koyan ülkelerde olduğu gibi birçok ülkede de “İnsan Hakkı” ihlâlleri yaşanmaktadır. Özellikle, dünyanın değişik yörelerinde devam eden savaşlarda başta en temel hak olan “Yaşam Hakkı” olmak üzere birçok “İnsan Hakları” ihlâlleri olmaktadır. Ülkemizde de bir kısım “İnsan Hakları” ihlâlleri yapılmaktadır.
TRABZON İl İnsan Hakları Kurulu olarak; tüm dünyada ve ülkemizdeki “İnsan Hakları” önündeki engellerin kaldırılarak ihlâllerinin sona erdirilmesini diliyoruz. Bu konuda üzerimize düşen görevi en iyi bir şekilde yerine getirmek için çalışmaktayız. Milletimizin 10 Aralık “Dünya İnsan Hakları Gününü” saygılarımızla kutlarız” denilmektedir.
TRABZON İL İNSAN HAKLARI KURULU
HABER: Erdoğan TAFLAN
"10 Aralık tarihi, 1948 yılında Birleşmiş Milletler(BM) Örgütü tarafından “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin” kabul ve ilân edildiği gündür. Bu nedenle her yıl tüm dünyada 10 Aralık günü olarak kutlanmaktadır.
“İnsan Hakları” doğuştan var olduğuna inanılan ve insanlar arasında dil, din, mezhep, ırk, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik duygularını geliştirmek, insanın insan olmak hassasiyeti ile sahip olması gereken hakların tümüne denir. “İnsan Hakları” kişiyi hür, onurlu ve özgür bir şekilde yaşatacak kurallar bütünüdür.
Bu gün, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesine” imza koyan ülkelerde olduğu gibi birçok ülkede de “İnsan Hakkı” ihlâlleri yaşanmaktadır. Özellikle, dünyanın değişik yörelerinde devam eden savaşlarda başta en temel hak olan “Yaşam Hakkı” olmak üzere birçok “İnsan Hakları” ihlâlleri olmaktadır. Ülkemizde de bir kısım “İnsan Hakları” ihlâlleri yapılmaktadır.
TRABZON İl İnsan Hakları Kurulu olarak; tüm dünyada ve ülkemizdeki “İnsan Hakları” önündeki engellerin kaldırılarak ihlâllerinin sona erdirilmesini diliyoruz. Bu konuda üzerimize düşen görevi en iyi bir şekilde yerine getirmek için çalışmaktayız. Milletimizin 10 Aralık “Dünya İnsan Hakları Gününü” saygılarımızla kutlarız” denilmektedir.
TRABZON İL İNSAN HAKLARI KURULU
HABER: Erdoğan TAFLAN
TRABZON İL GENEL MECLİSİNDE ÜYELER, YAKIŞIKLSIZ SÖZLERİ ÜZERİNE ARITMAN’I KINADI
Trabzon İl Genel Meclisine CHP İzmir milletvekili Canan Arıtmanın Trabzon’da söylediği ”Trabzon kırsalında kızlar satılıyor” sözü damgasını vurdu.
Trabzon İl Genel Meclisi’nin Aralık ayının dünkü oturumu Başkan yardımcısı Arzu Yalçınalp başkanlığında yapıldı. Komisyonlardan gelen dosyaların okunmasından sonra dilek ve temenniler bölümüne geçildi. CHP İzmir milletvekili Canan Arıtmanın Trabzon’da Yapılan Kadın-Erkek Eşitliği Fırsat Komisyonunun toplantısında söylediği “Trabzon Kırsalında kızlar satılıyor“ sözleri üzerine kürsüye çıkan üyeler Arıtmanı kınadılar.
İlk olarak kürsüye çıkan AKP meclis üyesi ve aynı zamanda insan hakları komisyonu üyesi olan Emin zurnacı, İnsanların namusu, şerefi ve haysiyetleri için yaşadığını ve gazete manşetlerinde yansıyan olayların kendisini çok üzdüğünü söyledi. Zurnacı: ”Bölge insanının namusuna ve şerefine çok düşkün bir millet olduğunu, Bu tür yakıştırmaları iftiraları Trabzonlunun üzerine kimsenin atamayacağını ve atanlarında adalet önünde hesap vermesi gerektiğini“ söyledi.
Arıtmanı yapmış olduğu bu açıklamalarından dolayı’da kınadığını belirtti.
AKP gurup meclis gurup başkan vekili Uğur Aydın: ”Arıtman belikli bölgemiz İnsanını tanımamaktadır. Yapmış olduğu açıklama çok talihsiz bir vakadır, keşke yapmamış olsaydı Türkiye’de böyle münferit olaylar olmuş olabilir ama bölgemizde böyle bir olay olmamıştır” dedi.
Arıtmanın kastını aşan bir laf ettiğini belirten, CHP meclis üyesi Sedat Gözaçan “Kim olursa olsun bölgemiz insanına atfedilen bu laflara kesinlikle katılmıyorum vede kendisini savunmuyorum, keşke daha dün bizim bitişik bir ilimizin belediye başkanının yapmış olduğu” biz ikinci hanımları doğudan alalım” lafına karşılık bu mecliste oda kınansaydı” dedi.
Meclis Başkan vekili arzu Yalçınalp Çalışmalarından dolayı komisyonlara ve meclis üyelerine teşekkür ederek, üç Ocak 20101de toplanmak üzere oturumu kapattı.
Emin Zurnacı, “Bölge insanı namusu ve Şerefi için yaşamaktadır” dedi.
Uğur Aydın, “Yapmış Olduğu açıklama çok talihsiz bir açıklamadır” dedi.
Sedat Gözaçan, “Söylenenlere kesinlikle katılmadığını” söyledi.
Haber-Foto: Erdoğan TAFLAN
Trabzon İl Genel Meclisi’nin Aralık ayının dünkü oturumu Başkan yardımcısı Arzu Yalçınalp başkanlığında yapıldı. Komisyonlardan gelen dosyaların okunmasından sonra dilek ve temenniler bölümüne geçildi. CHP İzmir milletvekili Canan Arıtmanın Trabzon’da Yapılan Kadın-Erkek Eşitliği Fırsat Komisyonunun toplantısında söylediği “Trabzon Kırsalında kızlar satılıyor“ sözleri üzerine kürsüye çıkan üyeler Arıtmanı kınadılar.
İlk olarak kürsüye çıkan AKP meclis üyesi ve aynı zamanda insan hakları komisyonu üyesi olan Emin zurnacı, İnsanların namusu, şerefi ve haysiyetleri için yaşadığını ve gazete manşetlerinde yansıyan olayların kendisini çok üzdüğünü söyledi. Zurnacı: ”Bölge insanının namusuna ve şerefine çok düşkün bir millet olduğunu, Bu tür yakıştırmaları iftiraları Trabzonlunun üzerine kimsenin atamayacağını ve atanlarında adalet önünde hesap vermesi gerektiğini“ söyledi.
Arıtmanı yapmış olduğu bu açıklamalarından dolayı’da kınadığını belirtti.
AKP gurup meclis gurup başkan vekili Uğur Aydın: ”Arıtman belikli bölgemiz İnsanını tanımamaktadır. Yapmış olduğu açıklama çok talihsiz bir vakadır, keşke yapmamış olsaydı Türkiye’de böyle münferit olaylar olmuş olabilir ama bölgemizde böyle bir olay olmamıştır” dedi.
Arıtmanın kastını aşan bir laf ettiğini belirten, CHP meclis üyesi Sedat Gözaçan “Kim olursa olsun bölgemiz insanına atfedilen bu laflara kesinlikle katılmıyorum vede kendisini savunmuyorum, keşke daha dün bizim bitişik bir ilimizin belediye başkanının yapmış olduğu” biz ikinci hanımları doğudan alalım” lafına karşılık bu mecliste oda kınansaydı” dedi.
Meclis Başkan vekili arzu Yalçınalp Çalışmalarından dolayı komisyonlara ve meclis üyelerine teşekkür ederek, üç Ocak 20101de toplanmak üzere oturumu kapattı.
Emin Zurnacı, “Bölge insanı namusu ve Şerefi için yaşamaktadır” dedi.
Uğur Aydın, “Yapmış Olduğu açıklama çok talihsiz bir açıklamadır” dedi.
Sedat Gözaçan, “Söylenenlere kesinlikle katılmadığını” söyledi.
Haber-Foto: Erdoğan TAFLAN
10 Aralık 2010 Cuma
HES’LERDEN İL ÖZEL İDARE PAYI İSTEDİ..
Revi: ”Akarsu kullanım payı istiyoruz”
Kasım ve Aralık ayı toplantılarında;
Köy içi imar değişikliği, su ve diğer benzer kaynakların kiralanması, imar yasasına aykırı projelerin mühürlenmesi ilçelere ek bütçeden kaynak aktarımı, hurda iş makinelerinin satımı, performans değerlendirmelerinin gülüşülmesi olmak üzere toplan 69 karara imza atan İl Genel Meclisinin bu iki aydaki toplantıları esnasında hurdaya çıkan iş makinelerinin satılması ile ilgili karar da hayata geçti ve yapılan ihale sonrası toplan 240 bin lira ek gelir il özel idaresinin yatırım bütçesine aktarıldı.
REVİ: ”DEMOKRATİKLEŞME YERELDEN BAŞLAR”
Trabzon İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi, tam demokrasinin yerelleşme ile sağlıklı bir zemine oturacağını belirtti. Revi, Kasım ve Aralık ayındaki yoğun tempolu çalışmalar ile 2010 yılının bir muhasebesinin de yapıldığını belirterek;
“2010 yılında hedeflerimizin çoğunu gerçekleştirdik. Özellikle kırsal alanda asfalt yol yapımında büyük bir başarı kazandık. Köy içi imar planlamalarındaki çalışmalarımız istenilen düzeyde gerçekleşti. Şimdi köylerde tek tip yapılaşmayla ile ilgili proje çalışmaları tamamlandı, yakında köylümüzü bunu anlatacağız. Broşür ve kitaplarla bilgilendirme yapacağız” dedi.
KÜRESEL ISINMA İLGİ ALANIMIZDA
Meclis Başkanı Haydar Revi, küresel ısınma ile birlikte Doğu Karadeniz Bölgesinin bu tehlikeden ne derece etkilenebileceği yönündeki çalışmalara mali yönde destek vermeyi düşündüklerini de belirterek; “Özellikle bölgedeki diğer illerle ortak bir çalışma yapılmasının gerekliliğine de inanıyoruz” dedi.
ENERJİ YATIRIMLARI GEREKLİ
Haydar Revi, meclisin yapım aşamasında olduğu bir HES’in ortakları arasında bulunduğunu da belirterek; “Biz bu olaya gereklilik açısından bakıyoruz. Dere akar Türk bakar imajı artık yerini Dere akar Türk bakar almıştır” dedi.
Revi, tıpkı akarsulardan ve denizlerden balıkçılık ve diğer amaçlı kullanımlar için il özel idarelerinin aldığı payın benzerinin HES’lerden de alınması gerektiğini belirterek; “Bu konuda ilgili mercilere bir kanun tasarısının hazırlanması hususunda müracaatlarımız var, HES’de kullanılan akarsulardan elde edilen enerji getirisinin cuzi de olsa belli bir yüzdedeki miktarının il özel idarelerine de verilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Revi, akarsulardan her türlü anlamda yararlanan işletmecilerden kira bedelleri aldıklarını belirterek “Bunların içinde denizdeki kafes balıkçılığı da var, HES yatırımları ile ilgili talebimizde bunla eş değer. Diğer girişimcilerden nasıl akarsu kullanım bedeli alıyorsak, HES’lerden de almalıdır” şeklinde konuştu.
HABER: Erdoğan TAFLAN
Trabzon İl Genel Meclisi Kasım ve Aralık ayında toplam 22 günde peş peşe oturumlar yaparak, 48 saat toplantı yaptı. Meclis Başkanı Revi, bölgede her anlamda tartışma konusu olan HES’lere değişik bir açıdan yaklaşarak “Akarsu kullanım payı olarak il özel idarelerine de belli bir yüzdede pay aktarımı yapılmalı” dedi
Trabzon İl Genel Meclisi, Kasım ve Aralık aylarında toplam 22 gün üst üste bir araya gelerek, il özel idaresinin yatırımlarla ilgili projelerini karar bağladı. Kasım ve Aralık ayı toplantılarında;
Köy içi imar değişikliği, su ve diğer benzer kaynakların kiralanması, imar yasasına aykırı projelerin mühürlenmesi ilçelere ek bütçeden kaynak aktarımı, hurda iş makinelerinin satımı, performans değerlendirmelerinin gülüşülmesi olmak üzere toplan 69 karara imza atan İl Genel Meclisinin bu iki aydaki toplantıları esnasında hurdaya çıkan iş makinelerinin satılması ile ilgili karar da hayata geçti ve yapılan ihale sonrası toplan 240 bin lira ek gelir il özel idaresinin yatırım bütçesine aktarıldı.
REVİ: ”DEMOKRATİKLEŞME YERELDEN BAŞLAR”
Trabzon İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi, tam demokrasinin yerelleşme ile sağlıklı bir zemine oturacağını belirtti. Revi, Kasım ve Aralık ayındaki yoğun tempolu çalışmalar ile 2010 yılının bir muhasebesinin de yapıldığını belirterek;
“2010 yılında hedeflerimizin çoğunu gerçekleştirdik. Özellikle kırsal alanda asfalt yol yapımında büyük bir başarı kazandık. Köy içi imar planlamalarındaki çalışmalarımız istenilen düzeyde gerçekleşti. Şimdi köylerde tek tip yapılaşmayla ile ilgili proje çalışmaları tamamlandı, yakında köylümüzü bunu anlatacağız. Broşür ve kitaplarla bilgilendirme yapacağız” dedi.
KÜRESEL ISINMA İLGİ ALANIMIZDA
Meclis Başkanı Haydar Revi, küresel ısınma ile birlikte Doğu Karadeniz Bölgesinin bu tehlikeden ne derece etkilenebileceği yönündeki çalışmalara mali yönde destek vermeyi düşündüklerini de belirterek; “Özellikle bölgedeki diğer illerle ortak bir çalışma yapılmasının gerekliliğine de inanıyoruz” dedi.
ENERJİ YATIRIMLARI GEREKLİ
Haydar Revi, meclisin yapım aşamasında olduğu bir HES’in ortakları arasında bulunduğunu da belirterek; “Biz bu olaya gereklilik açısından bakıyoruz. Dere akar Türk bakar imajı artık yerini Dere akar Türk bakar almıştır” dedi.
Revi, tıpkı akarsulardan ve denizlerden balıkçılık ve diğer amaçlı kullanımlar için il özel idarelerinin aldığı payın benzerinin HES’lerden de alınması gerektiğini belirterek; “Bu konuda ilgili mercilere bir kanun tasarısının hazırlanması hususunda müracaatlarımız var, HES’de kullanılan akarsulardan elde edilen enerji getirisinin cuzi de olsa belli bir yüzdedeki miktarının il özel idarelerine de verilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Revi, akarsulardan her türlü anlamda yararlanan işletmecilerden kira bedelleri aldıklarını belirterek “Bunların içinde denizdeki kafes balıkçılığı da var, HES yatırımları ile ilgili talebimizde bunla eş değer. Diğer girişimcilerden nasıl akarsu kullanım bedeli alıyorsak, HES’lerden de almalıdır” şeklinde konuştu.
HABER: Erdoğan TAFLAN
MÜSİAD Trabzon Şube Başkanı Ahmet Sarı: “Türkiye’nin ve Trabzon’un geleceği raylı sistemdedir. Bir dönemin İpekyolu Ticaret Yolunun en kritik bölgesi olan Trabzon, kazandırılacak demiryolu ile yenidünya düzeninin önemli lokomotiflerinden biri olacaktır" dedi.
Trabzon Demiryolu Platformu Genel Sekreteri ve MÜSİAD Trabzon Şube Başkanı Ahmet Sarı, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Çin ziyaretinde imzalanan demiryolu yapım anlaşmalarının hem Türkiye hem de Trabzon için çok önemli olduğunu söyledi.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan MÜSİAD Trabzon Şube başkanı Ahmet Sarı, "Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım ve Çin yetkilileri arasında imzalanan işbirliği anlaşması, Çin Başbakan’ın Türkiye’yi ziyaretleri sırasında yaptığı anlaşmayı teyit eder nitelikte olmuştur.
Gerçekleştirilen işbirliği anlaşması ile 10 yıllık vadede Türkiye’nin demiryollarına yapacağı yatırımlara önemli bir finans kaynağının oluşturulması sağlanmıştır. Trabzon’un tüm dinamikleriyle oluşturduğu yüksek talep en olumlu meyvesini bu anlaşmayla vermiştir.
Bir dönemin İpekyolu Ticaret Yolunun en kritik bölgesi olan Trabzon, kazandırılacak demiryolu ile yeni dünya düzeninin önemli lokomotiflerinden biri olacaktır" dedi.
Ulaştırma Bakanlığı yetkililerinin ve TCDD’nın üstün gayretleriyle Çin ile yapılan anlaşmaların demiryolu projesinin ilk istasyonunun Çin olacağını gösterdiğini kaydeden Başkan Sarı "Bu olumlu gelişmelerin kentimiz için tarihi nitelikte olduğu kabul edilmeli ve bu yönde atılacak adımlara destek vermeye devam edilmelidir.
Mutlaka ve mutlaka demiryolu Trabzon’a gelecektir. Fakat bizler bugünden liman bağlantılarını, depolama alanlarını ve istasyonlarını belirlemeliyiz.
Türkiye’nin ve Trabzon’un geleceği raylı sistemdedir" diye konuştu.
Ahmet Sarı, GAP Bölgesi’ndeki üretimin yüzde 80’inin dünyaya Trabzon üzerinden pazarlanması gerektiğine de vurgu yaparak "GAP-Trabzon demiryolu bağlantısının yapılmasının ülkemizin geleceği için hayati önem taşıdığını düşünmekteyiz.
Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıyan ve uzun yıllardır devam eden GAP projesinin amacına tam olarak ulaşması, GAP ile Trabzon arasındaki demiryolu bağlantısının yapılması ile mümkündür.
Avrasya’ya, Türki Cumhuriyetlere, Çin’e en yakın olan nokta Trabzon’dur. Taşımacılıkta ucuz, yükte ağır en uygun yol raylı sistemdir. Tarihi İpek Yolu’ndan itibaren tarihin bize yüklediği bir misyon var ve Trabzon bu misyondan kaçamaz. Ancak bu misyona uygun hizmet edebilmek için de alt yapının en önemli ayağını demiryolu oluşturuyor” şeklinde konuştu.
Öte yandan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, geçtiğimiz gün Çin'in başkenti Pekin'de, Uluslararası Demiryolları Birliği'nin (UIC) 7. Dünya Hızlı Tren Kongresi'ne katılmış ve kongre öncesinde de Çin Demiryolları Bakanı Liu Zhijun ile Türkiye'de demiryolları altyapısını geliştirilmesine yönelik, hızlı ve normal tren hatlarıyla ilgili devam eden projelerin finansman kredisi ve tarihiyle ilgili bir mutabakat zaptı imzalamıştı.
Yıldırım, yaptığı açıklamada "Edirne'den Kars'a kadar, Ankara'dan İzmir'e, Kayseri, Diyarbakır, Malatya'ya, Afyon, Antalya'ya, Trabzon'dan Erzincan, Erzurum, Kars'a, kurulacak demiryolları ile ilgili anlaşmayı Çinli muhataplarımızla imzaladık" ifadelerini kullanmıştı.
www.ilkhabergazete.com - 9.12.2010
Trabzon Demiryolu Platformu Genel Sekreteri ve MÜSİAD Trabzon Şube Başkanı Ahmet Sarı, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Çin ziyaretinde imzalanan demiryolu yapım anlaşmalarının hem Türkiye hem de Trabzon için çok önemli olduğunu söyledi.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan MÜSİAD Trabzon Şube başkanı Ahmet Sarı, "Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım ve Çin yetkilileri arasında imzalanan işbirliği anlaşması, Çin Başbakan’ın Türkiye’yi ziyaretleri sırasında yaptığı anlaşmayı teyit eder nitelikte olmuştur.
Gerçekleştirilen işbirliği anlaşması ile 10 yıllık vadede Türkiye’nin demiryollarına yapacağı yatırımlara önemli bir finans kaynağının oluşturulması sağlanmıştır. Trabzon’un tüm dinamikleriyle oluşturduğu yüksek talep en olumlu meyvesini bu anlaşmayla vermiştir.
Bir dönemin İpekyolu Ticaret Yolunun en kritik bölgesi olan Trabzon, kazandırılacak demiryolu ile yeni dünya düzeninin önemli lokomotiflerinden biri olacaktır" dedi.
Ulaştırma Bakanlığı yetkililerinin ve TCDD’nın üstün gayretleriyle Çin ile yapılan anlaşmaların demiryolu projesinin ilk istasyonunun Çin olacağını gösterdiğini kaydeden Başkan Sarı "Bu olumlu gelişmelerin kentimiz için tarihi nitelikte olduğu kabul edilmeli ve bu yönde atılacak adımlara destek vermeye devam edilmelidir.
Mutlaka ve mutlaka demiryolu Trabzon’a gelecektir. Fakat bizler bugünden liman bağlantılarını, depolama alanlarını ve istasyonlarını belirlemeliyiz.
Türkiye’nin ve Trabzon’un geleceği raylı sistemdedir" diye konuştu.
Ahmet Sarı, GAP Bölgesi’ndeki üretimin yüzde 80’inin dünyaya Trabzon üzerinden pazarlanması gerektiğine de vurgu yaparak "GAP-Trabzon demiryolu bağlantısının yapılmasının ülkemizin geleceği için hayati önem taşıdığını düşünmekteyiz.
Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıyan ve uzun yıllardır devam eden GAP projesinin amacına tam olarak ulaşması, GAP ile Trabzon arasındaki demiryolu bağlantısının yapılması ile mümkündür.
Avrasya’ya, Türki Cumhuriyetlere, Çin’e en yakın olan nokta Trabzon’dur. Taşımacılıkta ucuz, yükte ağır en uygun yol raylı sistemdir. Tarihi İpek Yolu’ndan itibaren tarihin bize yüklediği bir misyon var ve Trabzon bu misyondan kaçamaz. Ancak bu misyona uygun hizmet edebilmek için de alt yapının en önemli ayağını demiryolu oluşturuyor” şeklinde konuştu.
Öte yandan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, geçtiğimiz gün Çin'in başkenti Pekin'de, Uluslararası Demiryolları Birliği'nin (UIC) 7. Dünya Hızlı Tren Kongresi'ne katılmış ve kongre öncesinde de Çin Demiryolları Bakanı Liu Zhijun ile Türkiye'de demiryolları altyapısını geliştirilmesine yönelik, hızlı ve normal tren hatlarıyla ilgili devam eden projelerin finansman kredisi ve tarihiyle ilgili bir mutabakat zaptı imzalamıştı.
Yıldırım, yaptığı açıklamada "Edirne'den Kars'a kadar, Ankara'dan İzmir'e, Kayseri, Diyarbakır, Malatya'ya, Afyon, Antalya'ya, Trabzon'dan Erzincan, Erzurum, Kars'a, kurulacak demiryolları ile ilgili anlaşmayı Çinli muhataplarımızla imzaladık" ifadelerini kullanmıştı.
www.ilkhabergazete.com - 9.12.2010
Muharrem Ayı, Aşure Günü ve Peygamber Efendimiz'in Tavsiyeleri (www.timeturk.com)
Hicri yılbaşı olan Muharrem ayı, İslam kültür tarihinde önemli bir zaman dilimini temsil ediyor.
Kerbela olayının yaşandığı Muharrem ayının 10. günü (Bu yıl 16 Aralık), Hazreti Âdem’in tövbesinin kabul edildiğine, Hazreti Yakub'un oğlu Yusuf'a kavuştuğuna, Hazreti Nuh'un gemisinin tufandan, Hazreti İbrahim'in Nemrut'un ateşinden, Hazreti Musa ve İsrail oğullarının da Firavun'un zulmünden kurtulduğuna inanılıyor. Muharrem ayının, 10. günü oruç tutan Müslümanlar, aşure kaynatarak da sosyal dayanışmaya katkıda bulunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Halil Altuntaş, başkanlığın internet sitesinde muharrem ayı ve aşure konusunda bilgi verdi.
Her dinin, milletin kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği, kendine özgü belirli gün ya da ayları bulunduğunu belirten Altuntaş, İslam'da da bu tür gün, gece ve aylar olduğunu kaydetti.
İslamiyet'te ''Haram aylar''ın cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan kameri aylar anlamına geldiğini, ''haram aylar'' nitelemesinin, bu aylarda yapılacak ibadetlere daha çok sevap, günahlara ise daha çok ceza verilecek olmasına dayandığının da ifade edildiğini anlatan Altuntaş, bu aylardan Muharrem'in birinci, Recep'in yedinci, Zilkade'nin on birinci ve Zilhicce'nin de on ikinci ay olduğunu bildirdi.
Bu dört ayın hürmetinin, öteden beri süre gelen dini bir uygulama olduğunu, cahiliye devrinde bile buna riayet edildiğini, haram aylarda savaş yapılmadığını, yılın bu döneminin barış zamanı olduğunu kaydeden Altuntaş, şöyle devam etti:
''Haram aylar içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı 'Muharrem' adından da fark etmek mümkündür. Zira 'muharrem' kelimesi, 'haram kılınmış', 'hürmete layık' anlamlarına gelmektedir.
Muharrem ayını önemli kılan özellikleri kısaca şöyle sıralamak mümkündür. Hicri yılbaşı; Muharrem ayı, 12 ay ve 355 gün olan kameri yılın ilk ayıdır.
Hicri tarih, Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç edişi ile başlar. Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi, Hazreti Ömer devrinde olmuştur. Onun devrine gelinceye kadar Araplar, düzenli bir tarih belirleme sistemine sahip değillerdi.
Fil vakası gibi önemli olayları kıstas olarak benimsemişlerdi. Hz. Ömer(R.A.) devrinde, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiği yıl (Miladi 622), İslami takvimin başlangıç yılı olarak, Muharrem ayı da bu takvimin ilk ayı olarak kabul edildi.
Aşure günü (On Muharrem); bilindiği üzere Hazreti Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde, orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler vardı. Hazreti Musa ile İsrail oğullarının, Firavun'un zulmünden Aşure günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri, Hazreti Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Sami dinlerde özel bir yere sahip görünen aşure günü, cahiliyye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir.''
''HAZRETİ PEYGAMBER, ORUÇ TUTMAYI TEŞVİK ETTİ''
Hazreti Peygamber'in, Aşure günü oruç tutmayı teşvik ettiğini belirten Altuntaş, aşure günü oruç tutulması uygulamasının, Ramazan orucunun farz kılınmasına kadar devam ettiğini, Hazreti Peygamber'in Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmayı ashabına tavsiye ettiğini anlattı.
Aşure günü oruç tutmanın faziletine ilişkin sahih hadisler bulunmasına karşılık, o günde hububat karışımı aş (aşure) pişirmek, sadaka vermek, mescitleri ziyaret etmek ve kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih habere rastlanmadığını belirten Altuntaş, bununla birlikte, Müslüman Türklerin dini halk geleneğinde önemli bir yer tutan aşurenin, aynı zamanda Muharremin 10. günü başlamak üzere, daha sonraki günlerde de özel merasimle pişirilip dağıtılan tatlıya isim olduğunu ve sosyal dayanışmaya önemli katkılarda bulunduğunu vurguladı.
Altuntaş, çok eskiden beri devam eden aşure aşının, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirildiğini, ''aşure testisi'' adı verilen özel kaplarla da saray dairelerine ve halka birkaç gün süreyle dağıtıldığını kaydetti.
AŞURE GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYLAR
Halil Altuntaş, aşure gününde meydana gelen diğer tarihi olayları ise şöyle sıraladı:
Rivayete göre, Hazreti Nuh'un gemisi Tufandan kurtulup, Cudi dağına Aşure günü oturmuştur. Bilindiği üzere, Hazreti Nuh, Allah'ın emri üzerine kendine inananları yaptığı bir gemiye bindirmiş, tufan gerçekleşince, inanmayanlar suda boğularak helak olmuşlardı. Hazreti Âdem’in tövbesinin kabul edilmesi, Hazreti İbrahim'in, Nemrut'un ateşinden kurtulması, Hazreti Yakub'un oğlu Yusuf'a kavuşması, Hazreti Musa ve İsrailoğullarının Firavunun zulmünden kurtulmaları, 10 Muharrem günü gerçekleştiği rivayet edilen olaylar arasındadır.
KERBELA OLAYI
Din İşleri Yüksek Kurulu Altuntaş, Emeviler'in ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve Hicri 61 yılı Muharrem ayının 10. Cuma günü Hazreti Hüseyin'in şahadeti ile sona eren tarihi olayın meydana geldiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Ehlibeytin çok değerli bir ferdinin hayatına mal olan bu elim olay sebebi ile 10 Muharrem, Müslümanlarca yas günü sayılmıştır. Muharrem ayı içerisinde Hazreti Hüseyin gibi büyük bir şahsiyetin şehit edilmiş olması, bütün Müslümanlar için büyük bir acı olmuş ve Müslümanları derinden etkilemiştir. Bu zatın, Hazreti Peygamberin sevgili torunu olması ise, bu acıyı daha da artırmaktadır. Tarihin belli bir kesitinde meydana gelen bu üzücü olayları iyi düşünmek ve bunlardan ders çıkarmak gerekir. Müslümanlara düşen görev, bu tür müessif olayların tekrarlanmasını önleyecek bir bilinç ve anlayışa sahip olmak; kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi korumaktır.
Hazreti Hüseyin'e reva görülen bu muamele, ne kadar haksız ve ne kadar üzücü olursa olsun, Müslümanlar arasında ayrılık ve husumet sebebi olmamalıdır. Tarihin belli döneminde gerçekleşen bu üzücü olayı, gene tarihin hakemliğine emanet etmek ve duygulardan çok aklı hâkim kılmak gerekir. Zira günümüzde Müslümanların, her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu inkar edilemez.''
Kerbela olayının hatırasını yad etme gerekçesi ile yas günü olarak algılanan 10 Muharrem'de sergilenen etkinliklerde, bazı Şii Müslümanlar'ın, ''kendi kendine işkence'' denebilecek uygulamalar sergilediğini hatırlatan Altuntaş, şu bilgileri verdi:
''Halbuki bu tür uygulamalar İslam'a aykırıdır. Yas tutmanın da bir ölçüsü vardır ve bu ölçüyü Hazreti Peygamber belirlemiştir. İslam'dan önce Cahiliye Arapları, ölen kimse için aşırı derece yas tutar, ölünün yakınları avazı çıktığı kadar bağırır, eşi kendini eve hapseder, yıkanmazdı. Hatta profesyonel ağlayıcılar da tutarlardı. Resülullah bu geleneği, şu hadisi ile ortadan kaldırmıştır: 'Yüzüne vurarak, yakasını yırtarak, cahiliye adetlerini sürdüren bizden değildir.'
Muharrem ayı, tarih boyunca insanlık için dönüm noktaları sayılabilecek önemli olayların yer aldığı bir aydır. İslam'dan önceki semavi dinlerce de değerli bir zaman dilimi olarak kabul edilmiştir. Muharrem ayı, İslam kültür tarihinde önemli yeri olan bir zaman dilimini temsil etmektedir. İslam tarihinin en üzücü olaylarından biri olan Kerbela olayı da bu ayda gerçekleşmiştir. Bütün Müslümanları üzen bu tarihi olay, tarihin hakemliğine bırakılmalı, müminler arasında soğukluğun ve kırgınlığın sebebi kılınmamalıdır. Bütün Müslümanlara düşen görev, tarihin güzelliklerini, yaşadığımız dönemin şartları içinde yeniden yaşamaya gayret göstermek, yanlış ve üzücü örneklerden ibret alarak, onların tekrar yaşanmaması için ne gerekiyorsa onu yapmaktır.''
Kaynak: www.timeturk.com - 08 Aralık 2010 Çarşamba - 13:50
Kerbela olayının yaşandığı Muharrem ayının 10. günü (Bu yıl 16 Aralık), Hazreti Âdem’in tövbesinin kabul edildiğine, Hazreti Yakub'un oğlu Yusuf'a kavuştuğuna, Hazreti Nuh'un gemisinin tufandan, Hazreti İbrahim'in Nemrut'un ateşinden, Hazreti Musa ve İsrail oğullarının da Firavun'un zulmünden kurtulduğuna inanılıyor. Muharrem ayının, 10. günü oruç tutan Müslümanlar, aşure kaynatarak da sosyal dayanışmaya katkıda bulunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Halil Altuntaş, başkanlığın internet sitesinde muharrem ayı ve aşure konusunda bilgi verdi.
Her dinin, milletin kutsal veya diğer zaman dilimlerinden farklı kabul ettiği, kendine özgü belirli gün ya da ayları bulunduğunu belirten Altuntaş, İslam'da da bu tür gün, gece ve aylar olduğunu kaydetti.
İslamiyet'te ''Haram aylar''ın cahiliye devri uygulamasına göre, hürmet edilmesi gereken, savaş yapılması ve kan dökülmesi yasak olan kameri aylar anlamına geldiğini, ''haram aylar'' nitelemesinin, bu aylarda yapılacak ibadetlere daha çok sevap, günahlara ise daha çok ceza verilecek olmasına dayandığının da ifade edildiğini anlatan Altuntaş, bu aylardan Muharrem'in birinci, Recep'in yedinci, Zilkade'nin on birinci ve Zilhicce'nin de on ikinci ay olduğunu bildirdi.
Bu dört ayın hürmetinin, öteden beri süre gelen dini bir uygulama olduğunu, cahiliye devrinde bile buna riayet edildiğini, haram aylarda savaş yapılmadığını, yılın bu döneminin barış zamanı olduğunu kaydeden Altuntaş, şöyle devam etti:
''Haram aylar içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı 'Muharrem' adından da fark etmek mümkündür. Zira 'muharrem' kelimesi, 'haram kılınmış', 'hürmete layık' anlamlarına gelmektedir.
Muharrem ayını önemli kılan özellikleri kısaca şöyle sıralamak mümkündür. Hicri yılbaşı; Muharrem ayı, 12 ay ve 355 gün olan kameri yılın ilk ayıdır.
Hicri tarih, Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç edişi ile başlar. Hicretin takvim başlangıcı olarak kabul edilmesi, Hazreti Ömer devrinde olmuştur. Onun devrine gelinceye kadar Araplar, düzenli bir tarih belirleme sistemine sahip değillerdi.
Fil vakası gibi önemli olayları kıstas olarak benimsemişlerdi. Hz. Ömer(R.A.) devrinde, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiği yıl (Miladi 622), İslami takvimin başlangıç yılı olarak, Muharrem ayı da bu takvimin ilk ayı olarak kabul edildi.
Aşure günü (On Muharrem); bilindiği üzere Hazreti Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde, orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler vardı. Hazreti Musa ile İsrail oğullarının, Firavun'un zulmünden Aşure günü kurtulduğunu söyleyen Yahudileri, Hazreti Peygamber yalanlamamış ve hatta bu yönde olumlu bir tavır sergilemiştir. Bunun yanı sıra tüm Sami dinlerde özel bir yere sahip görünen aşure günü, cahiliyye Araplarınca da önemli kabul edilmiştir.''
''HAZRETİ PEYGAMBER, ORUÇ TUTMAYI TEŞVİK ETTİ''
Hazreti Peygamber'in, Aşure günü oruç tutmayı teşvik ettiğini belirten Altuntaş, aşure günü oruç tutulması uygulamasının, Ramazan orucunun farz kılınmasına kadar devam ettiğini, Hazreti Peygamber'in Muharrem ayının 9, 10 ve 11. günlerinde oruç tutmayı ashabına tavsiye ettiğini anlattı.
Aşure günü oruç tutmanın faziletine ilişkin sahih hadisler bulunmasına karşılık, o günde hububat karışımı aş (aşure) pişirmek, sadaka vermek, mescitleri ziyaret etmek ve kurban kesmek gibi fiiller hakkında sahih habere rastlanmadığını belirten Altuntaş, bununla birlikte, Müslüman Türklerin dini halk geleneğinde önemli bir yer tutan aşurenin, aynı zamanda Muharremin 10. günü başlamak üzere, daha sonraki günlerde de özel merasimle pişirilip dağıtılan tatlıya isim olduğunu ve sosyal dayanışmaya önemli katkılarda bulunduğunu vurguladı.
Altuntaş, çok eskiden beri devam eden aşure aşının, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirildiğini, ''aşure testisi'' adı verilen özel kaplarla da saray dairelerine ve halka birkaç gün süreyle dağıtıldığını kaydetti.
AŞURE GÜNÜ MEYDANA GELEN OLAYLAR
Halil Altuntaş, aşure gününde meydana gelen diğer tarihi olayları ise şöyle sıraladı:
Rivayete göre, Hazreti Nuh'un gemisi Tufandan kurtulup, Cudi dağına Aşure günü oturmuştur. Bilindiği üzere, Hazreti Nuh, Allah'ın emri üzerine kendine inananları yaptığı bir gemiye bindirmiş, tufan gerçekleşince, inanmayanlar suda boğularak helak olmuşlardı. Hazreti Âdem’in tövbesinin kabul edilmesi, Hazreti İbrahim'in, Nemrut'un ateşinden kurtulması, Hazreti Yakub'un oğlu Yusuf'a kavuşması, Hazreti Musa ve İsrailoğullarının Firavunun zulmünden kurtulmaları, 10 Muharrem günü gerçekleştiği rivayet edilen olaylar arasındadır.
KERBELA OLAYI
Din İşleri Yüksek Kurulu Altuntaş, Emeviler'in ikinci hükümdarı Yezid zamanında ve Hicri 61 yılı Muharrem ayının 10. Cuma günü Hazreti Hüseyin'in şahadeti ile sona eren tarihi olayın meydana geldiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Ehlibeytin çok değerli bir ferdinin hayatına mal olan bu elim olay sebebi ile 10 Muharrem, Müslümanlarca yas günü sayılmıştır. Muharrem ayı içerisinde Hazreti Hüseyin gibi büyük bir şahsiyetin şehit edilmiş olması, bütün Müslümanlar için büyük bir acı olmuş ve Müslümanları derinden etkilemiştir. Bu zatın, Hazreti Peygamberin sevgili torunu olması ise, bu acıyı daha da artırmaktadır. Tarihin belli bir kesitinde meydana gelen bu üzücü olayları iyi düşünmek ve bunlardan ders çıkarmak gerekir. Müslümanlara düşen görev, bu tür müessif olayların tekrarlanmasını önleyecek bir bilinç ve anlayışa sahip olmak; kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi korumaktır.
Hazreti Hüseyin'e reva görülen bu muamele, ne kadar haksız ve ne kadar üzücü olursa olsun, Müslümanlar arasında ayrılık ve husumet sebebi olmamalıdır. Tarihin belli döneminde gerçekleşen bu üzücü olayı, gene tarihin hakemliğine emanet etmek ve duygulardan çok aklı hâkim kılmak gerekir. Zira günümüzde Müslümanların, her zamankinden daha fazla birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu inkar edilemez.''
Kerbela olayının hatırasını yad etme gerekçesi ile yas günü olarak algılanan 10 Muharrem'de sergilenen etkinliklerde, bazı Şii Müslümanlar'ın, ''kendi kendine işkence'' denebilecek uygulamalar sergilediğini hatırlatan Altuntaş, şu bilgileri verdi:
''Halbuki bu tür uygulamalar İslam'a aykırıdır. Yas tutmanın da bir ölçüsü vardır ve bu ölçüyü Hazreti Peygamber belirlemiştir. İslam'dan önce Cahiliye Arapları, ölen kimse için aşırı derece yas tutar, ölünün yakınları avazı çıktığı kadar bağırır, eşi kendini eve hapseder, yıkanmazdı. Hatta profesyonel ağlayıcılar da tutarlardı. Resülullah bu geleneği, şu hadisi ile ortadan kaldırmıştır: 'Yüzüne vurarak, yakasını yırtarak, cahiliye adetlerini sürdüren bizden değildir.'
Muharrem ayı, tarih boyunca insanlık için dönüm noktaları sayılabilecek önemli olayların yer aldığı bir aydır. İslam'dan önceki semavi dinlerce de değerli bir zaman dilimi olarak kabul edilmiştir. Muharrem ayı, İslam kültür tarihinde önemli yeri olan bir zaman dilimini temsil etmektedir. İslam tarihinin en üzücü olaylarından biri olan Kerbela olayı da bu ayda gerçekleşmiştir. Bütün Müslümanları üzen bu tarihi olay, tarihin hakemliğine bırakılmalı, müminler arasında soğukluğun ve kırgınlığın sebebi kılınmamalıdır. Bütün Müslümanlara düşen görev, tarihin güzelliklerini, yaşadığımız dönemin şartları içinde yeniden yaşamaya gayret göstermek, yanlış ve üzücü örneklerden ibret alarak, onların tekrar yaşanmaması için ne gerekiyorsa onu yapmaktır.''
Kaynak: www.timeturk.com - 08 Aralık 2010 Çarşamba - 13:50
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)