22 Aralık 2010 Çarşamba

Altın’ın 2011’de de Yükselmesi Bekleniyor


Yılbaşından bu yana yüzde 28 artan altın fiyatlarının 2011 yılında da yükselişini sürdürmesi bekleniyor.



PwC’nin yaptığı araştırmaya göre, altın madenciliği şirketleri altının ons fiyatının 2011 yılında 1.400-3.000 dolar arasında olabileceğini tahmin ediyor.


Dünyada altın madenciliği şirketlerinin yaklaşık yüzde 75’i altın fiyatlarının 2011’in dördüncü çeyreğine kadar artmaya devam edeceğini, fiyatın da 1.400 ve 3.000 dolar arasında olabileceğini tahmin ediyor.


PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından hazırlanan ‘2010 Global Gold Price Survey Report-Küresel Altın Fiyatı Araştırma Raporu’na göre, altın fiyatlarında bugünlerde yine rekor seviyeler söz konusuyken, Kanada’daki ve dünyadaki madencilik şirketleri yüksek fiyatların 2011 yılı boyunca devam edeceği beklentisini taşıyor.


Rapora göre, altın üreticilerinin yüzde 82’si üretim seviyelerinin artmasını beklerken, altın madenciliği şirketlerinin yaklaşık yüzde 75’i altın fiyatlarının 2011’in dördüncü çeyreğine kadar artmaya devam edeceğini düşünüyor.


Altının mevcut fiyatının 1980’lerdeki rekor fiyatın hala altında olduğuna dikkat çekilen rapora göre, altın şirketleri altının fiyatının 1.400 ve 3.000 dolar arasında olacağını tahmin ediyor. Bu şirketlerin yüzde 40’ı, araştırmanın gerçekleştirildiği Kasım 2010’da fiyatın 1.500 dolar seviyelerine çıkacağına inanıyordu.


Altın üreticilerinin yüzde 70’i yeni projeler oluşturmak ve mevcut projelerini geliştirip ya da rezervlerini takviye etmek için ek nakit akışlarını kullanmayı planladıklarını belirtirken, en önemli üç strateji kullanılmayan endüstri bölgesi aramaları, boş arazi aramaları ile birleşme ve satın almalar olarak sıralandı.


PwC Kanada Madencilik Sektörü Lideri John Gravelle, planlanan birleşme ve satın almaların sayısının kısmen altının artan fiyatı ile işlem faaliyetlerinin artışı arasındaki korelasyon ile açıklanacağını, altın fiyatının en yüksek olduğu 1980 yılındaki gibi bu sene de madencilik sektöründeki işlemlerde büyük artış görüldüğünü belirtti.


Ülkelerin talebi sürecek Raporda, özellikle Amerikan Doları ve euro gibi baskı gören para birimleri ile ilgili endişelerin altın fiyatlarının yükselmesine etki etkilediğine işaret edildi.


Büyük açıklar ve artan borç seviyesinin geleneksel olarak güçlü küresel para birimleri üzerinde baskı yarattığının altı çizilen raporda, 
 
İhracat temelli gelişme kaydeden kaynak dışı esaslı ekonomiler de benzer bir strateji benimseyebilir. Çünkü daha düşük seviyedeki yerel para birimleri ihracatlarının rekabetçi kalmasına yardımcı olabilir” yorumu yapıldı.


Altın fiyatına yönelik hedging faaliyetlerinin altın şirketleri arasında pek rağbet görmemeye devam ettiğine dikkatin çekildiği raporda, şirketlerin yüzde 26’sının, altın fiyatını sabitlemek üzere türev veya vadeli satış sözleşmesi tuttuğunu belirttiği, bu tür sözleşmelere sahip şirketlerin yüzde 64’ünün bunu finansmanın açık bir şartı olarak yerine getirdiğinin altı çizildi.


Raporda, yüksek altın fiyatı ve 2011’e ilişkin olumlu görünümün piyasada hedging faaliyeti yürütme isteğini sınırlandırdığına işaret edildi.


www.karadenizgazete.com.tr - 22 Aralık 2010 Çarşamba

TGİAD Başkanı Cafer Kurt: “Bu Projeler Trabzon’a Çağ Atlatacak”


Trabzon Genç İşadamları Derneği (TGİAD) Yönetim Kurulu üyeleri Başkan Cafer Kurt başkanlığında Müstakil Sanayici İşadamları Derneği (MÜSİAD) ile buluşarak, Sivil Toplum Kuruluşları diyalog toplantılarına devam ediyor.


TGİAD-MÜSİAD zirvesinde Demiryolu Projesi’nden, büyükşehire, otel projesinden, kentin sorunlarına kadar birçok konu görüşüldü.


Çok Önemli Projeler


TGİAD –MÜSİAD buluşmasında konuşan TGİAD Başkanı Cafer Kurt, şunları söyledi: “Trabzon’daki tüm sivil toplum kuruluşlarının ortak bir diyalog ile birlikte ortak projeler ve uygulamalarda bir araya gelip kentin sorunları ve çözüm önerilerini dile getirmesi çok önemli.


Bu süreçte TGİAD olarak Trabzon’un potansiyelini ve değerlerini ön plana çıkartacak ortamlar oluşturmaya çalışmakta, işadamlarımız başta olmak üzere ilimiz iş dünyasını bilgilendirme, sorunlarının çözümü için çaba gösterme ve birbiriyle kaynaştırma gibi işlevleri görevimiz arasında görmekteyiz” dedi.


Kurt açıklamasında, “demiryolu ve büyükşehir projeleri nasıl Trabzon’a çağ atlatacak projeler ise Trabzon gibi marka bir kentte, bu kentin neferleri olan bizim gibi yerli girişimcilerin Trabzon’a 5 yıldızlı otel yapma iradesi ortaya koyması da Trabzon’a vizyon katacak bir projedir”


Yürekten Kutluyorum


MÜSİAD Başkanı Ahmet Sarı ise: “Uzun zamandır TGİAD’ın otel projesini takip ediyoruz. Müthiş bir proje ve çalışmayla burada olmanız ve Trabzon’da uzun zamandır yapılamayan bir girişimde bulunarak, Trabzon’a bir 5 yıldızlı otel yapma irade ve çalışmanızı Trabzon için bir silkelenme, zincirlerini kırma olarak görüyoruz.


MÜSİAD olarak Trabzon’a değer katma adına verdiğiniz bu mücadele için sizi yürekten kutluyor ve MÜSİAD olarak elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız” diye konuştu.

www.takagazete.com - 22.12.2010

Eski pasaportlar 1 Şubat'ta yenilenecek

Pasaportla ilgili yapılan yeni düzenlemeyle 2015'e kadar geçerli olan eski pasaportların süresi 1 Şubat 2011'de doluyor.



Pasaportla ilgili yapılan yeni düzenlemeyle 2015'e kadar geçerli olan eski pasaportların süresi 1 Şubat 2011'de doluyor. Bu tarihten itibaren çipli olmayan pasaportlardaki uzatma işlemleri yapılamayacak.


Yeni uygulama yasa yürürlüğe girmeden önce uzatılan pasaportları kapsamayacak. Yeni pasaportlarla ilgili düzenlemede üzerinde vize bulunan pasaportlar 'İptal' mührü vurularak, vatandaşa tekrar iade ediliyor.


Böylece süresi devam eden vizeler herhangi bir sorun olmadan kullanılabiliyor. Geçtiğimiz Haziran ayında başlanan çipli pasaport uygulamasına geçilmesinin ardından, eski pasaportların da 24 Kasım 2015 tarihine kadar uzatılmasına imkân veriliyordu.


Yapılan yeni düzenlemeye gerekçe olarak, eski pasaportlarla vize başvurusunda bulunan Türk vatandaşlarına zorluk çıkarılması ve emniyetteki yoğunluğun azaltılmak istenmesi gösterildi.


www.gunebakis.com.tr - 22.12.2010

DOĞANKÖY MUHTARI ve DOKTORU AVRUPA’YA GİDİYORLAR

Doğanköy Aile Sağlık Merkezi Doktoru Dr. Hakan TÜRK; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

Akçaabat Doğanköy’de Aile Sağlık Merkezi doktoru Dr. Hakan Türk ile Doğanköy Muhtarı Bitti Yazıcı, yardım toplamak amacıyla yurt dışına gidiyor.


Dr. Hakan TÜRK, Halkla Vedalaşırken; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU
 Akçaabat Doğanköy’de Aile Sağlık Merkezi doktoru Dr. Hakan Türk ile Doğanköy Muhtarı Bitti Yazıcı, yardım toplamak amacıyla birlikte yurt dışına gidiyorlar.

Doğanköy Muhtarı Bitti Yazıcı ve Doğanköy Aile Sağlık Merkezi Doktoru Dr. Hakan Türk, Doğanköy İlköğretim Okulu bahçesindeki tribünün tamiri ve üstünün kapatılması, Köprüayağı Mevkiinin gecleleyin ışıklandırılması, Belde camilerine klima takılması ve Doğanköy Aile Sağlık Merkezi bina çatısının onarılması amacıyla yardım toplamak için 21.12.2010 tarihinde Avrupa’daki hemşehrilerimizin ziyaretlerine gideceklerdir.



Doğanköy Muhtarı Bitti YAZICI, Milletvekilimiz Mustafa Cumur ve Halkla Vedalaşırkan;
FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU
TRABZON HABER AJANSI

Fotoğraflar: Muhammet YAVRUOĞLU



Edinilen bilgiye göre; öncelikle Almanya, Fransa ve Hollanda’daki hemşehrilerimizi ziyaret edeceklerdir.

21 Aralık 2010 Salı

Türk Hava Kuvvetleri uzay gücü kuruyor

 

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) gözünü uzaya dikti. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, 2020'li yılarda Türk Hava Kuvvetlerinin (THK) bağımsız bir uzay gücüne sahip olacağını açıkladı.


Timetürk - 20 Aralık 2010 Pazartesi Haberi



Hakkı Kurban'ın haberi


Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay açıkladı: "2020'li yıllarda Türk Hava Kuvvetleri bağımsız bir uzay gücüne sahip olacak"


2050'YE KADAR EN GÜÇLÜ OLMAYA DEVAM


Önümüzdeki yıllarda birbiri ardına fırlatılacak Göktürk uydularıyla Türkiye'nin istihbarat ihtiyacını da çözeceğini vurgulayan Org. Aksay, "2050 yılına kadar bölgenin en güçü Hava Kuvvetleri olmaya devam edeceğiz" dedi.


Org. Aksay'ın çarpıcı değerlendirmeleri, Genelkurmay ATASE Başkanlığı


"Silahlı Kuvvetler Dergisi"nin son sayısında yayımlandı. Org. Aksay, özetle şu bilgileri verdi:


2020'li yıllara gelinirken Hava Kuvvetleri Komutanlığı kuvvet yapısında önemli değişikliklerin olması planlanmaktadır. Bu kapsamda, mevcut muharip gücümüze F-35, SOJ (Stand off Jammer), İnsansız Uçak Sistemleri, Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi, Havadan İhbar Kontrol Sistemi entegre edilirken, sahip olunacak uydu sistemleri ile özellikle keşif ve ihbar kontrol alanlarında uzay ortamı da etkin olarak kullanılacaktır.


YERLİ UZAY SANAYİ İLE DESTEKLENECEK


Uzay tabanlı keşif mimarisi kapsamında elektro optik uydu sistemlerinin yanında sahip olunacak radar görüntüleme uyduları ile coğrafyadan bağımsız olarak gece ve gündüz her hava şartında görüntü toplama yeteneği kazanılacaktır.


Uzay teknolojilerine yönelik mevcut çalışmalar dikkate alındığında 2020'li yıllarda Türk Hava Kuvvetleri bağımsız bir millî uzay sanayisi ile desteklenen uzay gücüne sahip olacaktır.


SİBER UZAYDA DA VURUCU GÜÇ


Mevcut teknolojik gelişmeler ve değişen tehdit yelpazesi dikkate alındığında; caydırıcılığı sağlamada, krizlere ve tehditlere müdahale etmede en belirleyici vurucu güç olan Hava Kuvvetlerinin sadece havada değil uzayda ve siber uzayda da güçlü olması bir zorunluluk hâline gelmiştir.


Bu maksatla THK; uygulamaya koyduğu Havadan İhbar Kontrol (HİK), İnsansız Hava Aracı (İHA), Keşif Gözetleme Uydu Sistemi ve Müşterek Taarruz Uçağı (JSF) gibi projelerle köklü dönüşüm sürecine girmiş bulunmaktadır.


İSTİHBARAT SORUNUNU GÖKTÜRK BİTİRECEK


TSK'nın hedef istihbaratına yönelik uydu görüntüsü ihtiyacını, kara suyu ve hava sahası kısıtlamaları olmaksızın gündüz ve iyi hava şartlarında karşılamak amacıyla başlatılan GÖKTÜRK-1 uydusunun 2013 yılı sonunda yörüngeye atılması planlanmaktadır.


GÖKTÜRK-2 Projesi ile Türkiye'de, keşif gözetleme uydularına yönelik teknolojik altyapının oluşturulması; uydu tasarım, entegrasyon, montaj, test ve üretim yeteneğinin geliştirilmesi, çeşitli alt sistemler bazında teknolojik yetenek kazanılması hedeflenmektedir.


Uydu yol haritamıza göre uydunun 2012 yılında yörüngeye atılması planlanmaktadır TSK'nın hedef istihbaratına yönelik yüksek çözünürlüklü uydu görüntüsü ihtiyacını gece ve gündüz her hava şartında karşılamak amacıyla başlatılan GÖKTÜRK-3 uydusunun 2014 yılı içinde yörüngeye atılması planlanmaktadır.


ULUSAL SAVAŞ UÇAĞI


A400M uçağı ile stratejik ulaştırma alanında önemli bir kabiliyet kazanılmış olacak; bu sayede Türkiye'nin etki ve ilgi alanındaki bölgeye erişim kabiliyeti artacaktır.


Türk Hava Kuvvetleri, envanterine almayı planladığı F-35 uçakları ile mevcut vurucu gücünü önemli oranda artıracaktır. F-35'in gelişmiş ve entegre bir platform olması nedeniyle diğer uçaklara ihtiyaç olmadan tek veya iki F-35 uçağı ile harekât görevi icra edilebilecektir.

Gelecekte millî imkânlarla üretilmiş ve üzerinde her türlü tasarrufta bulunma yetki ve kabiliyetine sahip olduğumuz modern bir savaş uçağı ile bu uçaktan atılacak tüm Hava - Yer ve Hava - Hava mühimmatlarına sahip olmak en önemli hedeflerimizden birisidir.


Şunu iftiharla belirtmeliyim ki mevcut projelerimiz hayata geçtiğinde THK 2050 yılına kadar bölgenin en güçlü Hava Kuvvetleri olmaya devam edecektir.


Akşam


www.timeturk.com - 20 Aralık 2010 Pazartesi

MEB, 18. şura kararlarını açıkladı / 18. Milli Eğitim Şura kararları yayınlandı

http://www.timetürk.com/ - 20 Aralık 2010 Pazartesi -Sitesinden alınmıştır.

**
MEB, 18. şura kararlarını açıkladı


MEB, Tebliğler Dergisi'nde yayınlanacak şura kararlarını açıkladı.




Milli Eğitim Bakanlığı, Tebliğler Dergisi'nde yayımlanması uygun bulunan 18. Milli Eğitim Şurası kararlarını açıkladı.


Şura Genel Sekreteri Halil Aşıcı imzasının bulunduğu yazıda, 'Öğretmenin Yetiştirilmesi, İstihdamı ve Mesleki Gelişimi Komisyonu' ile ilgili 34, 'Eğitim Ortamları Kurum Kültürü ve Okul Liderliği Komisyonu' ile ilgili 50, 'İlköğretim ve Ortaöğretimin Güçlendirilmesi, Ortaöğretime Erişimin Sağlanması Komisyonu' ile ilgili 38, 'Spor, Sanat, Beceri ve Değerler Eğitimi Komisyonu' ile ilgili 42, 'Psikolojik Danışma, Rehberlik ve Yönlendirme Komisyonu' ile ilgili 33 olmak üzere toplam 197 karara yer verildi.


Alınan kararlardan bazıları şöyle:


-Öğretmen alımında uygulanan sınavlarda adaylara öğretmenlik meslek bilgisi ve genel kültür alanları yanında mezun oldukları özel alanlara ilişkin sorular da sorulmalı.


-Öğretmenlerin gelir düzeyi ve statülerinin yükseltilmesine yönelik çalışmalara hız verilmeli; öğretmen istihdamında kadrolu, sözleşmeli, ücretli, vekil öğretmenlik gibi farklı uygulamalar kaldırılarak tüm öğretmenlerin kadrolu olarak istihdamı sağlanmalı; mevcut sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmeli; başarılı öğretmenler ödüllendirilmeli ayrıca zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara "zorunlu bölge hizmet tazminatı" ödenmelidir.


-Eğitimde niteliğin artırılması amacıyla özel okullar teşvik edilerek sayıları artırılmalı, teşvik kapsamında çocuklarını özel okullara gönderen ailelere resmî okullardaki bir öğrenci maliyetinin yarısı kadar destek verilmeli ve bu yolla devletin eğitim harcamaları azaltılmalıdır.


-Öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu gerçeğinden hareketle, uzaktan veya açık öğretim yoluyla okul öncesi öğretmenliği, İngilizce öğretmenliği vb. alanlarda öğretmen yetiştirilmesine izin verilmemelidir.


-Öğretmen ve yöneticilerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi amacıyla her yıl kasım ayında bir maaş tutarında ikramiye verilmeli, ek ders ücretleri 12 TL'ye çıkarılmalı, görev aldığı projeler için ek ders ücreti tahakkuk ettirilmeli, yöneticilere ek ders ücreti yerine makam tazminatı ödenmeli ve ek ders ücretinin maaşlara yansıtılmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.


-Eğitim ortamları derslik sistemine uygun hâle getirilmeli, okul koridor veya alanlarında öğrencilerin eşyalarını koyacakları bölümler oluşturulmalıdır.


-Bağımsız anaokullarının sayısı artırılarak anasınıfları kaldırılmalı veya ilköğretim okullarında anasınıfının kullanım alanları ve diğer bölümler bu yaş grubu özelliklerine göre düzenlenmelidir.


-Güçlü okul kültürleri geliştirebilmek için okullara özgü logo, amblem, rozet, marş, kahraman, hikaye, gazete, tablo, slogan vb. semboller oluşturularak okulların ortak kültürel değerlerini güçlendirmeleri desteklenmelidir.


-Okulda temel insani, ahlaki, sosyal, kültürel ve demokratik değerleri geliştirmeye dönük uygulamalara ağırlık verilmeli, demokratik bir okul kültürü ve sınıf atmosferi oluşturmak için öğretmen ve öğrencilerde kültürel farklılıklara karşı duyarlılık geliştirilmelidir.


-Güçlü okul kültürleri, okula dış çevreden gelebilecek olumsuz etkilere karşı koruyucu bir kalkandır. 2023 yılına kadar ülkemizdeki demokratikleşme eğilimlerini de dikkate almak suretiyle okulların kendilerine özgü kimlik ve okul kültürleri oluşturabilecekleri ve "okula dayalı yönetim" anlayışı doğrultusunda özerk yapılara kavuşturulmaları sağlanmalı, okul yönetimleri yetkilendirilmeli ve güçlendirilmelidir.


-Okul yöneticiliğine atamada kadın yöneticilerin sayısını arttırmaya dönük teşvikler sağlanmalı; okulların özellikleri dikkate alınarak müdür yardımcılığı ve rehber öğretmen atamalarında kadınlar için norm kadro tahsis edilmeli, sınıf rehber öğretmenlerine rehberlik eğitimi sağlanmalıdır.


-Zorunlu eğitim öğrencilerin yaş grupları ve bireysel farklılıkları göz önünde bulundurularak; 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi ve 4 yıl ortaöğretim olmak üzere öğrencilere farklı ortamlarda eğitim almaya fırsat verecek şekilde 13 yıl olarak düzenlenmelidir.


-İlköğretim ve ortaöğretimde orta vadede ikili öğretimden normal öğretime geçilmeli, öğle yemekleri okulda verilmeli, birleştirilmiş sınıf uygulamalarının sistematik bir değerlendirmesi yapılarak birleştirilmiş sınıf uygulaması mümkün olan en alt düzeye çekilmeli, okullarda sınıf mevcutları çağdaş ölçütlere göre (20-25) düzenlenmeli, 2023 Vizyonu'na uygun olarak özel öğretimde okullaşma oranının yüzde 25'e çıkarılması için gerekli tedbirler alınmalıdır.


-Ortaöğretime geçişte öğrencilerin ilgi ve yetenekleri dikkate alınarak rehberlik ve yöneltme esas alınmalı, SBS bir plan dâhilinde sadece özelliği olan ortaöğretim kurumlarını kapsayacak şekilde düzenlenmeli, diğer ortaöğretim kurumları ile yüksek öğretime öğrenci yerleştirmede okul başarısı ve süreç değerlendirmeye yönelik yaklaşımlar esas alınmalıdır.


-Genel ortaöğretim ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarındaki dersler ve haftalık ders saati sayısı azaltılmalı, teneffüs süreleri artırılmalı, ayrıca mesleki ve teknik ortaöğretimde uygulama derslerine daha fazla ağırlık verilmelidir.


-Mesleki ve teknik ortaöğretim öğrencileri için ÖSS akademik ve mesleki alanda yapılmalı, öğrenciler alanı ile ilgili yükseköğretim kurumlarına yerleştirilirken sonuçlar birlikte değerlendirilmeli, mezunların kendi alanlarındaki yükseköğretim programları yeniden belirlenerek yüksek öğretime geçişte ek puan verilmelidir.


-Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumu mezunlarına uzun vadeli faizsiz işletme kredisi verilmesi ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.


-Örgün, yaygın ve açık öğretim sisteminde genel ortaöğretim ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları arasında bütün sınıflarda yatay ve dikey geçişlerin yapılmasına imkân sağlanmalıdır.


-Ülkemizde bütün derslerin eğitimi Türkçe olmalı, bazı derslerin yabancı dille eğitiminden vazgeçilmelidir.


-Şans oyunlarının hâsılatından, okul spor ve sanat faaliyetleri için pay ayrılması konusunda mevzuatta düzenleme yapılmalıdır.


-Sağlık durumlarının beden eğitimi ile spor etkinlikleri derslerine katılmalarına engel teşkil edip etmeyeceğini belirlemek amacıyla öğrencilerin zorunlu genel sağlık kontrolünden geçirilmesi ile ilgili düzenleme yapılmalıdır.


-Okul içi spor yarışmalarına katılan sporcu-öğrencilerin sigortalanması ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.


-İlköğretimin bütün sınıflarında görsel sanatlar, beden eğitimi ve müzik dersleri, not yerine "yeterli, geliştirilebilir" gibi ifadelerle değerlendirilmelidir.


-Millî Eğitim Bakanlığı tarafından, çocuklarımızın ve gençlerimizin sahip olduğu değerleri belirlemeye yönelik ülke çapında alan araştırması yapılmalı ve bu araştırma her 4 yılda bir güncellenmelidir.


-Değerler eğitimi konusunda önemli işlev gören "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersi çoğulcu bir anlayışla tüm öğretim kurumlarında daha etkin olarak okutulmalıdır.


-Anayasa'nın 24. maddesinin "Din kültürü ve ahlak eğitimi-öğretimi devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitimi öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır." hükmü gereğince isteyen anne ve babaların çocuklarının ahlaki ve manevi değerlerini geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla seçmeli din eğitimi verilebilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır.


-Ortaöğretim ve yükseköğretime geçişte, öğrenim süreci boyunca sürekli ve sistematik bir biçimde derlenen nesnel bilgilere dayalı olarak kurulacak bir yöneltme, yönlendirme modeli hayata geçirilinceye kadar; SBS ile YGS ve LYS'de ezber bilgileri ölçen sorular yerine, yenilenen ortaöğretim programlarını da kapsayan; ortak düşünme becerileri ile derse özel sorun çözme becerilerini ölçen sorular düzenlenmelidir.


-Sokakta yaşayan, çalıştırılan, mevsimlik işçi olarak çalışan vb. sebeplerle okul dışında olan çocuklara yönelik psikolojik danışma ve rehberlik hizmet modelleri geliştirilmeli ve bu çocukların ortaöğretime erişimini sağlayacak yeni düzenlemeler yapılmalıdır.


CİHAN


www.timeturk.com - 20 Aralık 2010 Pazartesi


**

18. Milli Eğitim Şura kararları yayınlandı



Milli Eğitim Bakanlığı '2023 vizyonunu oluşturan' 18. Milli Eğitim Şurası kararlarını yayımladı.


Kararlar, bakanlığın bundan sonraki eğitim politikaları belirlenirken göz önünde bulundurulacak.


MEB, ''Eğitimde 2023 Vizyonu''nun belirlendiği 1-5 Kasım 2010 tarihleri arasında yapılan şurada alınan kararları yayımlayarak, ''resmiyet'' kazandırdı.


Kararlar, bakanlığın bundan sonraki eğitim politikaları belirlenirken göz önünde bulundurulacak.


Şurada öğretmen yetiştirilmesi ile ilgili konuda öne çıkan bazı kararlar şöyle:


- Öğretmen yetiştirilmesi üniversite bazında ele alınmalı, öğretmenlik veya eğitim üniversitesi kurulmalıdır.


- Öğretmen alımında uygulanan sınavlarda, adaylara öğretmenlik meslek bilgisi ve genel kültür alanları yanında mezun oldukları özel alanlara ilişkin sorular da sorulmalıdır.


- Öğretmenlerin gelir düzeyi ve statülerinin yükseltilmesine yönelik çalışmalara hız verilmeli; öğretmen istihdamında kadrolu, sözleşmeli, ücretli, vekil öğretmenlik gibi farklı uygulamalar kaldırılarak tüm öğretmenlerin kadrolu olarak istihdamı sağlanmalı; mevcut sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmeli; başarılı öğretmenler ödüllendirilmeli ayrıca zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara zorunlu bölge hizmet tazminatı ödenmelidir.


- Öğretmenliğin bir ihtisas mesleği olduğu gerçeğinden hareketle, uzaktan veya açıköğretim yoluyla okul öncesi öğretmenliği, İngilizce öğretmenliği vb. alanlarda öğretmen yetiştirilmesine izin verilmemelidir.


- Ortaöğretim alan öğretmeni ihtiyacı, öncelikle eğitim fakültesi ortaöğretim alan öğretmenliği programları mezunlarından karşılanmalı ve bu programların 5 yıllık öğretim süresi 4 yıla indirilmelidir.


- Öğretmenlik mesleğinin yıpratıcı bir meslek olması nedeni ile bazı meslek gruplarında olduğu gibi yasalarca belirlenecek ölçülerde özel eğitim öğretmenleri başta olmak üzere tüm öğretmenlere meslek güçlüğü zammı verilmeli, bazı özendirici önlemler alınarak öğretmenlerin istemeleri halinde erken emeklilikleri sağlanmalıdır.


- Eğitimde niteliğin artırılması amacıyla özel okullar teşvik edilerek sayıları artırılmalı, teşvik kapsamında çocuklarını özel okullara gönderen ailelere resmi okullardaki bir öğrenci maliyetinin yarısı kadar destek verilmeli ve bu yolla devletin eğitim harcamaları azaltılmalıdır.


- Aday öğretmenler, tek başlarına derse girmemeli ve bir okula tek olarak atanmamalıdır.


- Öğretmen ve yöneticilerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi amacıyla her yıl Kasım ayında bir maaş tutarında ikramiye verilmeli, ek ders ücretleri 12 liraya çıkarılmalı, görev aldığı projeler için ek ders ücreti tahakkuk ettirilmeli, yöneticilere ek ders ücreti yerine makam tazminatı ödenmeli ve ek ders ücretinin maaşlara yansıtılmasına yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.


Şurada eğitim ortamları ve kurum kültürünün ele alındığı bölüme ilişkin kararlar da şöyle:


- Öğrencilerin, çalışmalarından örnekler saklayacağı, sonraki sınıflara taşıyacağı bir e-portfolyo sistemi oluşturulmalı, okulda ve sınıfta çalışmalarını sergileyecekleri köşelere yer verilmeli; öğrenciler bu konuda özendirilmelidir.


- Okullar yapılırken daha verimli kullanılabilmesi için kullanıcıların fikirleri mutlaka alınmalı; akademik, sosyal ve kültürel alt yapısı olmayan binalar okul olarak açılmamalı, illerdeki her eğitim bölgesinde bölge okullarının ortak kullanımına elverişli en az birer adet spor salonu, yüzme havuzu, tiyatro, gösteri ve etkinlik salonu inşa edilmelidir.


- Okul binaları için geliştirilen tip projeler, bölgesel şartlara ve ihtiyaçlara uygun olarak tasarlanmalı; Türk mimari sanatının özelliklerini yansıtmalı. Estetik yönden çeşitli motiflerle süslenmiş mimari tasarımlarla öğrencilerde milli kimliğin oluşumuna katkı sağlanmalıdır.


- Sınıflarda klasik sıra düzeninden esnek ve modüler bir yerleşim düzenine geçilmelidir.


- Okulların, kendine özgü bir kimlik, hafıza, aidiyet duygusu ve güçlü okul kültürü geliştirebilmeleri için geniş katılımlı özel günler, haftalar gibi etkinlikler düzenlenerek ortak kültürel değerlerin güçlendirilmesi sağlanmalıdır.


- Güçlü okul kültürleri geliştirebilmek için okullara özgü logo, amblem, rozet, marş, kahraman, hikaye, gazete, tablo, slogan vb. semboller oluşturularak okulların ortak kültürel değerlerini güçlendirmeleri desteklenmelidir.


- Ulusal ve resmi bayram törenleri ile belirli gün ve haftalarda yapılacak toplantılar ve kutlamalar; toplumda bütünleşme, paylaşma, denetim ve kontrol mekanizmaları olup yönetimlerce bu faaliyetler şenlik ve festival şeklinde kutlanmalı, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının desteği sağlanmalıdır. Bu faaliyetler kültürü etkilemeyi ve yeni değerlerden etkilenmeyi, ortak duygu ve değerlerin devamlılığını sağlayacak, ancak öğrencilerin derslerinden uzun süre ayrı kalmayacakları şekilde düzenlenmelidir.


- Güçlü okul kültürleri, okula dış çevreden gelebilecek olumsuz etkilere karşı koruyucu bir kalkandır. 2023 yılına kadar ülkemizdeki demokratikleşme eğilimlerini de dikkate almak suretiyle okulların kendilerine özgü kimlik ve okul kültürleri oluzc zammı verilmeli, bazı özşturabilecekleri ve 'okula dayalı yönetim' anlayışı doğrultusunda özerk yapılara kavuşturulmaları sağlanmalı, okul yönetimleri yetkilendirilmeli ve güçlendirilmelidir.


- Okulların kurumsal kültürlerine kaynaklık eden, kendilerine özgü bir tarihi olan okul adları, gerek olmadıkça geçmişle bağı koparacak şekilde değiştirilmemelidir.


- Okul müdürlerinin rotasyonu yeniden değerlendirilmeli, söz konusu uygulamaların başarılı okul yöneticilerinin motivasyonunu olumsuz şekilde etkileyen bir cezalandırma yolu olarak algılanmaması sağlanmalıdır.


"ZORUNLU EĞİTİM VE ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ"


''İlköğretim ve Ortaöğretimin Güçlendirilmesi, Ortaöğretime Erişimin Sağlanması'' başlıklı bölüme ilişkin şura kararları da şöyle sıralandı:


- Zorunlu eğitim öğrencilerin yaş grupları ve bireysel farklılıkları göz önünde bulundurularak; 1 yıl okul öncesi eğitim, 4 yıl temel eğitim, 4 yıl yönlendirme ve ortaöğretime hazırlık eğitimi ve 4 yıl ortaöğretim olmak üzere öğrencilere farklı ortamlarda eğitim almaya fırsat verecek şekilde 13 yıl olarak düzenlenmelidir.


- İlköğretim ve ortaöğretimde orta vadede ikili öğretimden normal öğretime geçilmeli, öğle yemekleri okulda verilmeli, birleştirilmiş sınıf uygulamalarının sistematik bir değerlendirmesi yapılarak birleştirilmiş sınıf uygulaması mümkün olan en alt düzeye çekilmeli, okullarda sınıf mevcutları çağdaş ölçütlere göre (20-25) düzenlenmeli, 2023 Vizyonu'na uygun olarak özel öğretimde okullaşma oranının yüzde 25'e çıkarılması için gerekli tedbirler alınmalıdır.


- Ortaöğretime geçişte öğrencilerin ilgi ve yetenekleri dikkate alınarak rehberlik ve yöneltme esas alınmalı, SBS bir plan dahilinde sadece özelliği olan ortaöğretim kurumlarını kapsayacak şekilde düzenlenmeli, diğer ortaöğretim kurumları ile yüksek öğretime öğrenci yerleştirmede okul başarısı ve süreç değerlendirmeye yönelik yaklaşımlar esas alınmalıdır.


- Kız öğrencilerin ortaöğretime devamlarına ilişkin teşvikler artırılarak sürdürülmeli, bu konuda 1739 sayılı Yasanın 15. maddesi daha etkin hale getirilmelidir.


- Genel ortaöğretim ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarındaki dersler ve haftalık ders saati sayısı azaltılmalı, teneffüs süreleri artırılmalı, ayrıca mesleki ve teknik ortaöğretimde uygulama derslerine daha fazla ağırlık verilmelidir.


- Ortaöğretime erişimle ilgili daha sağlıklı politikalar geliştirebilmek için öğrencilerin devamsızlık ve terk nedenleri tespit edilerek öğrenciyi sistem içinde tutacak tedbirler alınmalı, okula devamı, okulu bitirmeyi, okuldan ayrılmayı, mezunları izlemeyi ve değerlendirmeyi sağlayacak sistem kurulmalı, ortaöğretim kurumlarını erken bitirme imkanı sağlayan düzenlemelere yer verilmeli, ilköğretimden mezun olanların e-okul üzerinden takibi yapılmalıdır.


- Mesleki ve teknik ortaöğretim öğrencileri için ÖSS akademik ve mesleki alanda yapılmalı, öğrenciler alanı ile ilgili yükseköğretim kurumlarına yerleştirilirken sonuçlar birlikte değerlendirilmeli, mezunların kendi alanlarındaki yükseköğretim programları yeniden belirlenerek yüksek öğretime geçişte ek puan verilmelidir.


- Milli güvenlik bilgisi dersi müfredatı diğer derslerin program mantığına paralel olarak yenilenmeli ve bu dersin kadrolu öğretmenlerce okutulması ile ilgili yasal düzenleme yapılmalıdır.


- Örgün, yaygın ve açık öğretim sisteminde genel ortaöğretim ile mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları arasında bütün sınıflarda yatay ve dikey geçişlerin yapılmasına imkan sağlanmalıdır.


- Milli Eğitim Şurası Yönetmeliği değiştirilmeli ve şura katılımcılarının en az yüzde 25'i eşit sayıdaki kız ve erkek öğrencilerden oluşmalı ve öğrencilerin katılımı demokratik süreçle sağlanmalıdır.


- Öğrencilerin kitap taşıma yükünün azaltılması amacıyla; e-kitap, fasikül, kopartılabilir sayfalı kitap, her kitaba MEB'in internet sayfasından ulaşılabilmesi vb. uygulamalar yapılmalıdır.


- Ülkemizde bütün derslerin eğitimi Türkçe olmalı, bazı derslerin yabancı dille eğitiminden vazgeçilmelidir.


''DERS SAATLERİ AZALSIN, SPOR ARTSIN''


''Spor, Sanat, Beceri ve Değerler Eğitimi'' konulu bölüme ilişkin kararlar ise şöyle:


- Üst düzeyde sportif başarıya ulaşmak için yetenekli öğrenciler erken yaşta tespit edilerek bu öğrencilere ait bilgiler oluşturulacak merkezi bilgi sistemine işlenip takip edilmeli, il/ilçelerde bu sporcularla ilgili ortak eğitim planları hazırlanmalıdır.


- Şans oyunlarının hasılatından, okul spor ve sanat faaliyetleri için pay ayrılması konusunda mevzuatta düzenleme yapılmalıdır.


- Okul içi spor yarışmalarına katılan sporcu-öğrencilerin sigortalanması ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.


- Normal eğitim yapan sosyal bilimler, fen ve Anadolu liseleri gibi ortaöğretim kurumlarında 45 dakika olan ders saatleri, spor, sanat ve beceri eğitimine daha fazla zaman ayrılması için 40 dakika olarak düzenlenmelidir.


- Milli Eğitim Bakanlığı tarafından çocuklarımızın ve gençlerimizin sahip olduğu değerleri belirlemeye yönelik ülke çapında alan araştırması yapılmalı ve bu araştırma her 4 yılda bir güncellenmelidir.


- Değerler eğitimine, okul öncesinden başlayarak yaygın eğitim dahil olmak üzere eğitim-öğretimin her kademesinde, tüm dersler ve okul kültürü içerisinde yer verilmeli ve bu konuda öğretmen, yönetici, öğrenci, aile ve çevre ile iş birliğine gidilmeli, farkındalık oluşturulması için kitle iletişim araçlarından faydalanılması amacıyla gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.


- Ödüllendirme kriterlerinde, değerler eğitimi açısından örnek davranışlar sergileyen öğrencilere yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.


- Değerler eğitimi konusunda önemli işlev gören ''Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi'' dersi çoğulcu bir anlayışla tüm öğretim kurumlarında daha etkin olarak okutulmalıdır.


- Anayasa'nın 24. maddesinin ''Din kültürü ve ahlak eğitimi-öğretimi devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitimi-öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine bağlıdır'' hükmü gereğince isteyen anne ve babaların çocuklarının ahlaki ve manevi değerlerini geliştirmelerine yardımcı olmak amacıyla seçmeli din eğitimi verilebilmesi için düzenlemeler yapılmalıdır.


''PSİKOLOJİ EĞİTİMİ 5 YIL OLMALI''


Şurada ''psikolojik danışma, rehberlik ve yönlendirme'' konusunda şu kararlar alındı:


- Ortaöğretim ve yükseköğretime geçişte, öğrenim süreci boyunca sürekli ve sistematik bir biçimde derlenen nesnel bilgilere dayalı olarak kurulacak bir yöneltme, yönlendirme modeli hayata geçirilinceye kadar; SBS ile YGS ve LYS'de ezber bilgileri ölçen sorular yerine yenilenen ortaöğretim programlarını da kapsayan; ortak düşünme becerileri ile derse özel sorun çözme becerilerini ölçen sorular düzenlenmelidir.


- Psikolojik danışma ve rehberlik alanında; üniversitelerin destek verdiği, kültürümüze özgü psikolojik ölçme araçları geliştirecek, ''Ulusal Test Geliştirme'' veya ''Ulusal Ölçme ve Değerlendirme'' olarak isimlendirilebilecek akademik ve bağımsız bir birim kurulmalıdır.


- Risk altında ve dezavantajlı konumda olan çocukların tespiti yapılarak bu çocuklara yönelik eğitim çalışmaları artırılmalı; terör, göç, madde bağımlılığı, parçalanmış aileler, iletişim araçlarını kötüye kullananlar vb. risk faktörleri göz önünde bulundurularak önleyici rehberlik çalışmalarına ağırlık verilmeli, bu konuda bölgenin ve yörenin özelliğine uygun olarak disiplinler arası ekip çalışmaları mülki amirlerin koordinesinde hayata geçirilmelidir.

- Psikolojik danışma ve rehberlik mesleği, ciddi bir uzmanlık eğitimi gerektirdiğinden ve mevcut eğitim süresi talep edilen uzmanlığı sağlamada yetersiz kaldığından, psikolojik danışma ve rehberlik alanında verilen eğitim süresi, son bir yılı uygulama ağırlıklı olmak üzere 5 yıla çıkarılmalıdır.

www.timeturk.com - 20 Aralık 2010 Pazartesi

20 Aralık 2010 Pazartesi

VEKİL CUMUR AÇIKLADI: "DEMİRYOLU ANLAŞMASI İMZALANDI"


AK Parti Trabzon Milletvekili Cumur, açıkladı: "GÜL İMZALADI…"



Zigana TV’de yayınlanan Söz programına katılan AK Parti Trabzon Milletvekili Mustafa Cumur, Edirne-Kars-Erzincan-Trabzon-Batum demiryolu projesiyle ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çin ziyaretinde anlaşma imzalandığını ve çalışmaların başladığını açıkladı.


KREDİ ARANIYOR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da bu projeyi bizzat takip ettiğini söyleyen Cumur,

"Edirne-Kars hızlı tren ve yük tren yolu projesinin ikinci ayağı Erzincan-Trabzon-Batum demiryolu hattıdır. Çin kredi sorununu çözer çözmez bu önemli proje hayata geçecektir. Çin’in yaptığı fizibilite 6 milyar dolar" dedi.


BAŞBAKANIMIZ OLMASA AKYAZI HAYAL OLURDU


Trabzon’a yapılan yatırımların diğer illeri kıskandırdığını da ifade eden Cumur;

 “Trabzonspor kongresindeydim. Trabzonspor Başkanı Sadri Şener’in orada söylediği bir söz var. 'Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı Akyazı hayal olurdu'. Çok doğru bir söylem bu..

Şuna emin olun Başbakan Sayın Genel başkanımız Recep Tayyip Erdoğan değil de başka biri olsaydı Trabzon’a bu kadar yatırım yapılamazdı.

Trabzon’a yapılan her yatırıma Başbakanımız olur verdi. Birilerine basit geliyor olabilir ama 100 trilyonluk dönüşüm projeleri, Çömlekçi, meydan düzenleme. Bunlar basit işler değil ve hepsinden Sayın Başbakanımız Tayyip Erdoğan’ın onayı var” dedi.


(www.karadenizgazete.com.tr  20 Aralık 2010 Pazartesi)