4 Ocak 2011 Salı

Trabzon İl Genel Meclisi Denetim Komisyonunu Seçti


Trabzon İl Genel Meclisi 2011’de Yeni Yılın ilk kritik seçimini yaptı. Ve Denetim Kurulu üyeleri seçimle belirlendi.


Trabzon İl Genel Meclisi, 2010 yılında İl Özel İdaresi ve Valiliğin yaptığı bütün yatırımlar ile bütçe faslındaki her türlü harcamaları ve diğer faaliyetleri inceleyecek olan denetim komisyonunu seçti. Yapılan seçimde Komisyon üyeliklerine Yüksel Coşkun, Emin Zurnacı, İbrahim Öztürk, Osman Kara ve Şenol Bahadır seçildiler.


Ak Parti grubunun çoğunlukta olduğu Trabzon İl Genel Meclisinde; Ak Parti grubunun önerdiği isimler denetim komisyonuna seçildi. Gizli oyla yapılan seçimlerde Ak Parti grubunun gösterdiği adaylar arasından başka bir aday çıkmadı. Seçimlerde 5 oy boş çıktı. CHP’nin Beşikdüzü İl Genel Meclisi üyesi Sedat Gözaçan ile DSP’nin Düzköy İl Genel Meclisi üyesi Azmi Köroğlu oylama esnasında meclis salonunu terk etti.


Yapılan oylama ile Osman Kara(39), Yüksel Coşkun(38), Şenol Bahadır(36), İbrahim Öztürk(33) ile Emin Zurnacı(31) denetim komisyonu üyeliğine seçildiler. Komisyon yarından itibaren çalışmalarına başlayacak.


Bu arada ilk kez meclis tarihinde bir bayan üye Denetim Komisyonu üyeliğine seçildi. Yüksel Coşkun: “Denetim Komisyonu mantığında oto kontrol yatıyor. Kılı kırk yararak çalışacağımıza ve hatalara müsamaha etmeyeceğimizin bilinmesini özellikle hatırlatmak isterim” dedi.


DENETİM KOMİSYONUNUN YASADA BELİRTİLEN GÖREVLERİ:


“İl Genel Meclisi, her yılın Ocak ayında yapılacak toplantısında İl Özel İdaresinin bir önceki yıl gelir ve giderleri ile hesap ve işlemlerinin denetimi için kendi üyeleri arasından gizli oyla ve üye sayısı üçten az, beşten çok olmamak üzere bir denetim komisyonu oluşturur.


Komisyon, Vali tarafından İl Özel İdare binası içinde belirlenen yerde çalışır ve çalışmalarında uzman kişi ve kuruluşlardan yararlanabileceği gibi Valinin onayıyla kamu kuruluşları personelinden de yararlanabilir. Komisyon tarafından istenen bilgi ve belgelerin iade edilmek üzere verilmesi zorunludur.


Komisyon, çalışmasını Şubat ayı sonuna kadar tamamlar ve buna ilişkin raporunu, izleyen ayın onbeşine kadar meclis başkanlığına sunar.


Konusu suç teşkil eden hususlarla ilgili olarak İl Genel Meclis Başkanlığı tarafından yetkili mercilere suç duyurusunda bulunulur.”


HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN

İBB Gençlik Meclisi’den Vali Kızılcık’a Ziyaret


İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi’nin üyeleri Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık’ı makamında ziyaret ettiler.



Trabzon Belediyesi Gençlik Meclisi Başkanı Muammer Tosun, misafir olarak Trabzon’a gelen İBB Gençlik Meclisi İzleme Komisyonu Başkanı Mücahit Saatcioğlu, Eğitim ve Öğrenci Sorunları Komisyon Başkanı Kaan Ferahlı, Eğitim ve Öğrenci Sorunları Komisyon Raportörü Ramazan Çetin Vali Kızılcık’a;
‘7 Bölgeye 7 Kütüphane Projesi’ kapsamında Bayburt’ta yaptıracakları kütüphane ile ilgili bilgi verdi.


Vali Kızılcık, İstanbul’da öğrencilik yaptığı dönemde İstanbul Belediyesi’nin çalışmalarını takip ettiğini ifade ederek, “Öğrencilik yaptığım dönemde Sayın Başbakanımız İstanbul Belediye Başkanlığı yapıyordu. O zamanlar ne kadar büyük bir öngörü ile çalışmalar yapıldığını görüyordum. Sayın Başbakanımızın dönemindeki heyecanın şu anda da devam ediyor olması beni mutlu etti” şeklinde konuştu.


Kampanyanın önemine işaret eden Vali Kızılcık, “Konu kitap olunca proje daha da anlamlı hale geliyor. Okumak isteyen ve çeşitli nedenlerle kitaplara ulaşamayanlar önemli bir fırsatı yakalayacak. Ve hayatlarında asla bunları unutmayacaklardır. Bilginin yerini hiçbir şey tutamaz. Temiz beyinleri şimdiden bilgiyle doldurabilirsek ne mutlu bize” dedi.



Vali Kızılcık, ziyaretleri anısına meclis üyelerine plaket verirken, meclis üyeleri de Vali Kızılcık’a İstanbul Ansiklopedisi hediye etti. (V.B.)

3 Ocak 2011 Pazartesi

RTUK'E ÇAĞRI: "BU YANLIŞA DUYARSIZ KALMAYALIM.."

Reyting Uğruna

SHOW TV’de
Geçmişimiz
Karalanıyor!

5 Ocak 2011 Çarşamba akşamı Show TV ekranlarında "Muhteşem
Yüzyıl" adlı bir dizi başlıyor. Bu dizide reyting uğruna geçmişimiz
karalanıyor, atalarımız şehvet düşkünü gibi gösterilmek isteniyor.


Geçmişiyle övünen milletler geleceğe güvenle bakarlar. Bizim geçmişimiz bu dizide anlatılanlar gibi değil. Anlı, şanlı şerefli tarihimizle alay ediliyor.


Osmanlı yarı çıplak raks eden cariyelerle değil, dünya medeniyetine yaptığı hizmetlerle anılmalıdır... O Kanuni ki, haldaşım, gardaşım yoldaşım, diye hitap ettiği, Şeyhüslam Ebussuud gibi bir ulema ile yakınlık içinde idi...

Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatını ekranlara taşımaya hazırlanan Muhteşem Yüzyıl dizisinin fragmanları izleyiciden ve tarihçilerden büyük tepki gördü. Kanuni'nin içki içtiği, harem hayatını cinsellikten ibaret gösteren dizi çarpık bilgilerle dolu..



Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatından kesitler sunma iddiasıyla çekilen Show TV'nin yeni dizisi Muhteşem Yüzyıl, Osmanlı Devleti'ni kendi zihinlerinde oluşturdukları 'harem'den ibaret sananların çarpık tarih anlayışını bir kez daha gözler önüne serdi.


Yeni Şafak Gazetesi'nde yer alan habere göre 5 Ocak'ta yayına girecek dizinin tanıtımları bile Osmanlı'nın yanlış aksettirildiği tartışmaların alevlendirdi. Tanıtımlar, senarist Meral Okay'ın ömrü savaş meydanlarında geçen Kanuni Sultan Süleyman'ın adaletini ve Avrupa'yı dize getiren kahramanlıklarını bir kenara bırakıp diğer kötü örneklerde olduğu gibi 'harem' safsatasına sığındığını ortaya koydu.


İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Sinema Direktörü Yusuf Kaplan, dizinin daha önce kendilerine destek almak amacıyla başvurduğunu ancak "rezalet" nedeniyle bu talebi kabul etmediklerini dile getirdi. Kaplan, "Bu senaryoyu yazanlar sömürge kafalı, Recep İvedik zihniyetli adamlardan başkası değil" dedi. Tarihçi Yazar Ali Satan ise "Bu batının algısıdır. Oryantalist yaklaşım" diye tepkisini koydu.

5 Ocak'ta yayınlanacak dizi için hazırlanan dört ayrı fragman da internette yayınlanmaya başlandı. Eleştirmenler reytingi adına popüler oyuncuların dizi için toplatıldığını ve aynı kaygıyla, tarihi gerçeklerin çarpıtılarak senaryonun çok tartışılacak hale getirildiğine vurgu yapıyor.

Bu yanlışa DUR ! demek elimizde..!


Mail gruplarında, sosyal paylaşım sitelerinde, RTÜK Danışma Hattı'nı, SHOW TV telefonlarını arayarak tepkimizi dile getirelim. Değerlerimizle, geçmişimizle, atalarımızla alay edilmesine, onların şehvet düşkünü olarak gösterilmesine izin vermeyelim. Bu dizideki mahrem sahneler düzeltilene ya da yayından kaldırılana kadar çabalarımızı sürdürelim.


LÜTFEN ! rtuk@rtuk.gov.tr


Adresine maille tepkilerinizi dile getirin.


BU SAYGISIZLIĞA DUYARSIZ KALMAYALIM..

Trabzon’un 5 yıllık Köydes Farkı


2005 yılından bu yana Köy altyapısını destekleme projesi dâhilinde Trabzon 227 bin liralık ödenek ile Türkiye’nin ilk illeri arasında yer aldı.


AK PARTİ Trabzon İl Genel Meclisi Grup Başkanı Uğur Aydın, 2010 yılında bütçeden Köydes’e önce 37 bin liranın ardından yılsonuna doğru da 14 milyon 500 bin lira ek ödenek gönderildiğini belirterek, altın çağ yaşandığını ifade etti.


2005 yılında başlatılan ve kısa adı köydes olan projenin Trabzon özelindeki bütçe payı 81 ili geride bıraktı.


Projenin başladığı yıldan itibaren yıllara göre;


2005 yılında, 3 milyon 400;
2006 yılında 48 milyon 200;
2007 yılında 54 Milyon 550 bin;
2008’de 16 milyon 260 bin;
2009’da 40 Milyon 500 bin ve
2010’da 37 Milyon 750 bin lira bütçeden pay geldi.


Trabzon İl Genel Meclisi Ak Parti Gurup Başkanı Uğur Aydın, 2010 yılı içerisinde 14 milyon 500 bin liralık da ek ödenek geldiğini belirterek;


“5 yılda topla 227 milyonluk ödenek geldi. Trabzon başta Başbakanımızın ardından Bakan ve milletvekillerimizin gayretler ile Köydes’den aslan payını almıştır” dedi.


Bunun kendilerine ve Köylere Hizmet Getirme Birliklerine ağır bir sorumluluk yüklediğini de belirten Aydın, 2005 yılından 210 yılına kadar da 2 bin 750 projenin de tamamlandığını belirtti.


Köydes uygulamalarında siyasi hiçbir yaklaşım içerisinde olmadıklarını belirten Aydın;


“Köydes’den amaç susuz ve yolsuz köy kalmamasıdır. Yolu standartların altında köy olmamasıdır. Bunun için bütün köyler Köydes kapsamında öncelikli yatırım alanlarımızdır” dedi.


Trabzon’un bu kapsamda en büyük bütçe ödeneğini alan, ama bu ödeneklerle en fazla proje geliştiren iller arasında da yer aldığını belirten Aydın;


“Doğu Karadeniz Bölgesinin Coğrafi özelliklerini ilgili birimlere bizler, bakanımız ve vekillerimiz çok iyi anlattık. Trabzon’un bu anlamda hak ettiği ödenek bu zamana kadar ihmal edilmişliğin getirdiği bir zorunluluktu” dedi.


Aydın; “Her köy muhtarı bizim başımızın da tacıdır” şeklinde konuştu…


HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN




TRABZON HABER AJANSI

ANKARA Akçağ Kitabevi’nde; Söyleşi ve İmza Günü


Ankara Kızılay Tuna Cad. 8/1 (İnkılâp Sokak, Sakarya Caddesi) üzerinde bulunan Akçağ Kitabevi’nde 9 Ocak 2011 Pazar günü Mehmet Nuri Parmaksız, Nurullah Genç, Cemal Safi tarafından OKURLARLA SÖYLEŞİ ve İMZA GÜNÜ düzenlenecektir.


9 Ocak 2011 Pazar Saat:13.00

Cemal SAFİ
Nurullah GENÇ
Mehmet Nuri PARMAKSIZ

Mehmet Nuri Parmaksız, Nurullah Genç, Cemal Safi tarafından 9 Ocak 2011 Pazar günü Akçağ Kitapevinde (Ankara) kitaplarını imzalayıp, okurlarla sohbet edecek.

9 OCAK 2011 PAZAR

SAAT:13.00-17.00 arası

YER: AKÇAĞ KİTABEVİ

ADRES: Tuna Cad. 8/1 Kızılay/ANKARA

(İnkılap Sokak, Sakarya Caddesi)

Telefon: 0 312.432.17.98 - 433 86 51
Faks: 0 312.432.28.52

MEKKE’NİN FETHİ Mİ, YILBAŞI MI?- Fikret UÇAR’ın Kaleminden…


1 OCAK, hem Mekke’nin fethinin yıldönümü, hem de yeni yılın ilk günü olması hasebiyle yılbaşıdır.

İki olayın önemine binaen böyle bir yazıyı paylaşmayı uygun gördük. Hz. Peygamber’in İslam’ı tebliğ etmeye başladığı andan itibaren müşrikler zulümlerini her geçen gün artırarak, sürdürüyorlardı. MÜSLÜMANLARIN SAYISI ARTTIKÇA, YAPILAN ZULÜMLER DAYANILMAYACAK HALE GELMİŞTİ.


SONUNDA MÜSLÜMANLAR MEDİNE’YE HİCRET ETTİLER.

Müslümanların Mekke'den Medine'ye hicret etmesinden sonra da düşmanlıklarını devam ettiren müşrikler, Medine'de bulunan Müslümanlar üzerine yürüdüler. BEDİR, UHUD, HENDEK gibi savaşlar yapıldı. Müşrikler, bu savaşlarda Müslümanlar karşısında tutunamayıp perişan oldular.


Nihayet hicretin altıncı yılında Peygamberimizle barış yapmayı kabul edip Hudeybiye Antlaşmasını yapan Mekkeli müşrikler, iki yıl sonra bu antlaşmayı bozdular. İSLAM ORDUSU, hicretin sekizinci yılında Mekke'yi, kan dökülmeden aldı.


Hz. Peygamber: “Ey Kureyş topluluğu! Şimdi size nasıl muamele edeceğimi sanıyorsunuz?” diye sordu.


Kureyşliler “Hayır umarız, sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun! Ancak bize hayır ve iyilik yapacağına inanırız” dediler.


Hz. Peygamberimiz: “Haydi gidiniz, serbestsiniz” buyurdu.


Kısaca özetlemeye çalıştığımız Mekke'nin Fethi mesajlarla doludur. Bu hadise, sadece İslam tarihinde değil, dünya tarihinde benzeri bulunmayan bir hadisedir. İmanları sebebiyle dayanılmaz işkencelere maruz kalan, boykot uygulanan, sonuçta da yurtlarından ayrılmak zorunda kalan Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) ve Ashab-ı Kiram’a Allah Teâlâ(C.C.)’nın en büyük lütuflarından biridir. Böylece evlerinden ve barklarından ayrı kalanlar, Medine’de temelini attıkları İslam Devletinin tekâmüle ereceği asıl merkezine dönüyorlardı.


MEKKE'NİN FETHİ ile Arabistan Yarımadasında ilk İslam Devleti de kuruluşunu tamamlamıştır. İslâm Dininin merkezi olan bu kutsal şehir, sirkten, putperestlikten ve bütün diğer hurafelerden arındırılmış olarak, yeni bir hayata kavuştu. İslâm Devleti elde ettiği gelirleri ihtiyaç olan yerlere adaletli bir şekilde dağıttığı için Mekke'nin her türlü ihtiyacı İslâm Devleti eliyle sağlanıyordu.


Fetihten itibaren Mekke, Hac zamanlarında büyük bir manevî atmosfere ve yoğun bir ticarî faaliyete de sahne oluyordu. Bu atmosfer ve ticari faaliyetler kıyamete kadar devam edecektir. Mekke'nin Fethi, İslamiyet’te öylesine derin mana ve hikmetlerle doludur ki, daha sonraki asırlarda yaşamış İslam âlim ve komutanları da çeşitli vesilelerle bu fethi bütün işlerinde ölçü kabul etmişlerdir.


Yılbaşı’na gelince, Hıristiyanların âdeti olan miladi yılbaşını kutlamak Müslüman bir kimse için doğru bir davranış değildir. Miladi yılbaşına itiraz etmemekle birlikte MÜSLÜMAN İÇİN ESAS OLAN MUHARREM AYININ BİRİNCİ GECESİDİR. Muharrem ayı, kameri yılın ilk ayıdır. İlk günü de hicri yılbaşıdır.


Anlaşılacağı üzere, kameri yılda güneşin değil, ayın hareketleri esas alınmaktadır. HİCRÎ TARİH, Hz. Muhammed (S.A.V.)' in Mekke'den Medine'ye göç edişi ile başlar.


Hz. Ömer(R.A.) devrinde, Hz. Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ettiği yıl, İslâmî takvimin başlangıç yılı olarak kabul edildi. Yılbaşı gibi başka inançların alameti olan günlere, kutlama maksadıyla katılmak, tebrikleşmek ve hediyeleşmek, hindi almak, ziyafet yapmak caiz görülmemiştir. Bu hareketleri yapmakta ısrar eden ve TEVBE etmemiş bir insanın imanı ciddi bir tehlike altındadır. İnsanların birçoğunun zevk ve eğlenceye düştüğü bir gecede bir Müslüman, dinine yakışır bir tarzda davranmalıdır. Yılbaşı gecesinde Allah’ın razı olmayacağı aşikâr olan davranışlar yerine yeni bir yıla başlayan Müslüman geride bıraktığı bir yılda Allah’ın rızasına uygun olan ve olmayan amellerinin muhasebesini yapmalıdır. HİCRİ YILBAŞINI TEBRİK ETMEK VEYA KUTLAMAKTA İSE DİNEN VE AHLAKEN BİR MAHZUR YOKTUR.


NOEL GÜNÜ veya NOEL BAYRAMI, Hıristiyanlar tarafından Mesih olarak kabul edilen Hz. İsa'nın doğum gününün geleneksel olarak kutlandığı yıllık tatil günüdür. Noel’de, İsa'nın doğum günü kutlamasıyla birlikte çeşitli âdetler de yerine getirilir. Günümüzün Noel kutlamalarında genellikle, Hz. İsa’nın doğumunun canlandırıldığı oyunlar sahnelenir, Noel ağaçları süslenir (özellikle çam ağacı), ışıklı ev, bahçe, cadde süslemeleri yapılır, hediyeler alınır, tebrik kartları verilir ve Noel arifesinde Noel Baba'nın gelişi simgesel olarak canlandırılır. Yaygın Noel temaları, iyi niyet, sevecenlik ve ailenin birlikte zaman geçirmesi olarak sıralanabilir. Hz. İsa’nın gerçek doğum günüyle ilgili çeşitli rivayetler olsa da geleneksel olarak 25 Aralık, NOEL olarak kutlanır.


Noel, Hıristiyanlık ve batı kültürünün dünyada yaygın olmasından dolayı dünya kültürünü oldukça etkilemiştir. Noel kutlamalarının temelinde İsa'nın doğumunu kutlama geleneği yatmaktadır. 31 ARALIK'I 1 OCAK'A BAĞLAYAN GECE yapılan Miladi takvim başlangıcı yılbaşı kutlamaları ile Noel şenlikleri temelde birbirinden farklı olmakla birlikte, tarihlerinin yakınlığı, adet ve gelenekler açısından Hıristiyanlar arasında karışmış vaziyettedir.


BİRÇOK İSLAM ÜLKESİNDE, İNSANLARIN SIRF İMANLARI DOLAYISIYLA KATLEDİLDİĞİ, ÖZELLİKLE BAKİR YER ALTI KAYNAKLARINA SAHİP OLAN MAZLUM HALKLARIN HER TÜRLÜ İNSANLIK DIŞI MUAMELEYE MARUZ BIRAKILDIĞI BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ.


Yılbaşı gecesi, Müslümanlar için sıradan bir gecedir, diğer günlerden bir farkı yoktur. Öyleyse, haksızlığın, adaletsizliğin ve zulmün kol gezdiği bir dünyada Müslüman, kimin yılbaşını kutlayacak? Onlar bizim dini veya milli bayramlarımızı yahut mübarek gün ve gecelerimizi biliyor, ya da saygı duyuyorlar mı? Bu körü körüne taklitçilik nereye kadar devam edecek.


Biz, özümüzü yansıtan manevî değerlerimize yabancılık çekerken, Avrupa’nın çürümüş kültürünü taklit etmek de neyin nesi oluyor? Temeli Putperestliğe ve bozulmuş Hıristiyanlığa dayandığı aşikâr olan yılbaşı âdetini tatbik etmek yerine, asırlarca dünyaya medeniyet götürmüş atalarımızın mirasına sahip çıkmamız daha mantıklı bir davranış olacaktır. DÜNYADA BİRÇOK MAZLUM MİLLET, BİZİM YENİDEN AYAĞA KALKACAĞIMIZ GÜNLERİ SABIRSIZLIKLA BEKLİYOR.


Hani anlatılır ya; bir karga kilisenin kırık camından içeriye girmiş, kutsal sudan içmiş, ortalığı dağıtmış, putun üstüne de pislemiş. Papaz içeriye girince çok kızmış ve kargaya, “Müslüman’san niye kutsal şaraptan içtin? Eğer Hıristiyan’san niye putun üstünü pisledin?” demiş.


Hiç kimsenin inancına ipotek koymak gibi bir niyetimiz asla olamaz. Esasen buna kimsenin hakkı da yok. Herkes de istediği gibi inanıp, yaşama hakkına sahiptir.


Ancak, bizim sözümüz Müslüman olduğunu söyleyenleredir. Müslüman’ın rengi nettir, fulü değildir. Dinin yasaklamış olduğu bütün fiil ve davranışlardan uzak durmak ve safını belirlemek zorundadır. TABİR CAİZSE, MÜSLÜMAN’IN BİR AYAĞI KİLİSEDE, BİR AYAĞI CAMİDE OLAMAZ.


O halde, sözü fazla uzatmadan soralım, siz kendinizi hangi tarafa yakın hissediyorsunuz? Geç olmadan safınızı seçin. Mekke’nin Fethinin yıldönümünü tebrik ediyorum.


Yeni yılın, memleket ve milletimiz için hayırlar getirmesi dileğiyle, ALLAH’A EMANET OLUN.


Fikret UÇAR- 24.12.2010
fikrethoca61@hotmail.com


**


Bilindiği gibi her yıl Ülkemizde, 1 Ocak, Mekke’nin Fethinin yıldönümü olarak kutlanmaktadır. Bu münasebetle, Dursun Ali Erzincanlı’nın bu şiirini sizinle paylaşmak istiyorum.


Fikret UÇAR
fikrethoca61@hotmail.com






Her şey bir şiirle başladı, Hz. Peygamberimizin huzurunda okunan bir şiirle…
Kızgın kum fırtınalarından, Âdem vadisinden kopup gelen bir şairle…
Ardında kırk süvari ve alev alev yanan gözlerinde ihanet haberleri.
Bu şair, huzaa kabilesinden Amr bin Salim’di.
En üst perdeden okudu şiirini ve gözlerini kırpmadan dinledi Nebi;


“Kureyş’liler sana verdikleri sözde durmadılar,
Hudeybiye'de seninle yaptıkları misakı bozdular,
Bizi Vetir'de, Kendi yurdumuzda gafil avladılar.
Benim kimseyi yardıma çağırmayacağımı, çağıramayacağımı sandılar."
Dedi ve durdu, Şair ağlıyordu.
Peygambere çevrildi tüm gözler ve o an tutuldu nefesler.
Sahabenin başları yere değiyordu,
Çünkü mübarek alınlarındaki damar belli oluyor, Peygamber celalleniyordu.


"Ey Nebi! Allah'ın kullarını yardıma çağır, içlerinde Allah’ın Resulü de olsun,
Yapılan zulme, öfkesinden renkten renge girsin
Ve büyük bir ordunun başına geçip, denizler gibi köpürerek akıp gelsin."
Şiir bitmişti, Şair de bitmişti.
Gözler hâlâ peygamberdeydi,
Allahın Râsûlü, ridasını toplayıp ayağa kalktı! Ve sahabe de ayağa kalktı.
Şimdi konuşan peygamberdi;


"Eğer kendime yardım ettiğim şeylerle,
Huzaalara yardım etmezsem, ben de yardım görmeyeyim.
Varlığım kudret elinde olan Allah'a andolsun ki,
Kendimi ve ev halkımı koruduğum gibi, bunları da koruyacağım.
Şimdi haber salın yeryüzüne! Allah'a ve Ahiret gününe iman edenler Medine'de toplansın."
Medine dağlarında savaşın ritmi, sokaklarında Peygamber sessizliği… Konuşmuyor nebi
Hane-i saadet'te kılıçlar bileniyor, Hane-i Saadet'te zırhlar temizleniyor
Ve şehirlerin anası gülüyor, Mekke-i Mükerreme uzaktan gülüyor.


Gül ey Mekke! Gün senin günündür, gün senin fetih günündür, gül ki, bu dönüş sanadır.
Baksana, dün bağrından koparılan yiğitler dönüyor sana,
Erak topraklarını savuran rüzgâr dönüyor önce,
Ardından büyük bir birlik; başlarında Halid bin Velid!
Arkadan ey Mekke!
Senin topraklarında yaşarken, Rabbim Allah'tır dedi diye sövülen, işkence gören,
Her tarafı kıpkızıl kurban taşları gibi, kan içinde kalan muhacirler geliyor.
En önde Zübeyr bin Avvâm geliyor, hani sekiz yaşında Müslüman olan,
Hani on beş yaşında senden koparılan
Amcası onu bir hasıra sarmıştı hani
Ateş dumanına tutmuştu, küfre dönsün diye, ama o dönmedi küfre
Ve peygamber yıldızlarından biri olarak, en önde sana dönüyor ey Mekke!


Sonra bir bölük halinde Beni gıfarlar geliyor! Bayrakları Ebu Zer Gıfari'nin elinde…
Şu Müslüman oluşunu Kâbe’de ilan edince, bayılana kadar dövülen Ebu Zer geliyor,
Eslemler geliyor bölük halinde.
Müzeyneler bin kişilik alayla geçerken çölden, tekbir sesleri geliyor göklerden…
Ey Mekke başka kimi bekliyorsun söyle! Hz. Hamza'yı mı? Musab bin Umeyr'i mi?
Onlar, şehitler ordusuyla tebessüm ediyorlar sana
Ve baksana, gözleri ışıl ışıl, sana yaklaşan ve tozu dumana katan, bir alayı seyrediyorlar.


Kapkara bir taşlığı andıran bu alay da kim
Bir hareketlilik semada…
Bunlar ölüme susamış savaş erleri Ensâr! Ve en ortada simsiyah sarığıyla Yâr!
O an Peygamberler ayakta, Melekler ayakta, şehitler ayakta…
Ey Mekke kalkabilirsen sen de kalk
Çünkü gönüllere safâ geliyor, Hazreti Muhammed Mustafa geliyor!


Sekiz yıl geçti aradan, Sen’siz tam sekiz yıl geçti…
Gittiğin gece, uzaktan dönüp Kâbe'ye bakınca;
"Mekke! demiştin, "Sen benim için bütün dünyadan daha değerlisin,
Ama senin insanların beni rahat bırakmıyor" deyip gitmiştin.
Yıldızlar da seninle birlikte gitmişti,
Kapkaranlık geceler kalmıştı ardında.
Mekke öksüz kalmıştı ve Mekke çocukları…
Çocuklar hep Sümeyye'nin toprağa düştüğü yerde oynadı,
Habbâb bin Eret'in ateşe atıldığı yerde oynadı, Hane-i Saadetin üzerinde.


Sevr mağarasından kalma güvercinler bekledi Sen’i.
Kâbe-i Muazzama'da namaz kılışını özleyen Hârem,
Haticetül Kübrâ'nın hatıraları,
O gül kokuna hasret kalan sokaklar bekledi Sen’i.
Şimdi Kasva'dan inmez misin Ya Rasulallah! İnmez misin ki,
Ayaklarından öpsün Mekke toprakları
Ve kaldırmaz mısın başını ki, Nur çehreni seyretsin âlem!


İşte Rasulullah'ın nur yüzü göründü, işte Rasulullah bakıyor,
Başında yemen işi simsiyah bir sarık,
O alnındaki nura kurban olalım.
Rasulullah Kâbe'ye bakıyor ve işaret ediyor Hz. Bilâl'e…
Bilâl, Kâbe-i Muazzamâ'nın üzerinde… Şimdi Bilâli dinlesin yer ve gök…


Dursun Ali Erzincanlı

ASIRLIK ÇINAR: FATİME NİNE HASTANEYE KALDIRILDI


TRABZON Akçaabat’a bağlı Doğanköy Beldesinin asırlık çınarlarından Fatma Nine (Sebetçi) rahatsızlandığından Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.



TRABZON Akçaabat’a bağlı Doğanköy Beldesinin asırlık çınarlarından Fatime Nine (Sebetçi) aniden rahatsızlandığından Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.


Doğanköy Beldesinin asırlık çınarlarından merhum Hacı Ahmet Tutkun (Hüseyin Çavuşun Ahmet) kızı, Temel Çavuş’un Osman (Sebetçi) eşi, Bekçi Hayri ve Muzaffer Sebetçi'nin anneleri Fatime Sebetçi(102); dün Doğanköy Beldesindeki evinde aniden rahatsızlanınca Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılarak, tedavi altına alındı. Fatime Nine’nin bilinci yerinde, yemesi içmesi normal ancak konuşmada zorluk çekiyor.



Yaylalarda yaşamayı çok seven 102 yaşındaki Fatma Nine’nin hamarat oluşu ve işlerine çok erken kalkması nedeniyle halk arasında ona "Çadırlı Nine" denilmektedir. Herkes tarafından sevilen Fatime Nine, Osmanlı-Türk İmparatorluğu’nun son dönemini, Kurtuluş Savaşları yıllarını, Atatürk’ün kurduğu genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemlerini yaşamış ve Türkiye’de yaşanan birçok siyasal olayları yakından tanık olmuş, bir asrı aşkın ömür yaşayan bir insandır. Fatime Nine, eşi Osman Sebetçi’yi 23-24 sene önce kaybetti.


Fadime Nine, 102 yaşına kadar gözlerindeki sorun dışında pek önemli bir rahatsızlık yaşamadı. 6’sı kız ve 2’si erkek olmak üzere 8 çocuğu dünyaya gelen Fadime Nine, Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Servisi, 4. Kat, 405 numaralı odada tedavi görmektedir.


FOTOĞRAFLAR: Osman ATMACA
                            www.Muzura.Net

TRABZON HABER AJANSI