3 Ekim 2010 Pazar

Diyanet'ten başörtüsü açıklaması

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Din İşleri Yüksek Kurulunun Müslüman kadınların başlarını örtmesinin ya da örtmemesinin kendi tercihleri olduğunu belirterek dindeki yerini açıkladı.


Bardakoğlu, Kocatepe Konferans Salonu'nda düzenlenen Din Görevlileri Haftası kutlama etkinliğine verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtladı.


'MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ani Harabelerinde cuma namazı kılmasını nasıl değerlendirdiğinin' sorulması üzerine Bardakoğlu, 'Allah cumalarını kabul eylesin' dedi. Her zaman namaz kılanın, dua edenin yanında olduklarını dile getiren Bardakoğlu, kendilerine düşenin namazlarının kabul olması için dua etmek olduğunu söyledi.


Daha önce Ayasofya'da da cuma namazı kılma girişimi olduğunun anımsatılması üzerine Bardakoğlu, 'Ayasofya'nın ayrı bir konu olduğunu' ifade etti.


Sümela Manastırı, Akdamar ve St. Paul gibi kiliselerde Hıristiyanların ayin yapmasını din özgürlüğünün bir parçası olarak gördüklerini vurgulayan Bardakoğlu, bunun, Türkiye'nin din özgürlüklerine verdiği önemin bir göstergesi olduğunu belirtti.


Din özgürlüklerinin gelişmesinden ve genişlemesinden korkmamak gerektiğine işaret eden Bardakoğlu, şöyle konuştu:


'Din özgürlüklerini geliştirmek bizim ecdadımızdan aldığımız bir gelenektir. Kendimize ve dinimize saygının bir gereğidir. Bırakalım bu topraklarda insanlar nasıl istiyorsa, neye inanıyorsa, nasıl yaşamak istiyorsa kendi özgür iradeleriyle tercihte bulunsunlar. Kimse kimseyi baskı altına almasın. Artık mahalle baskısının tarihe karıştığını görmek istiyoruz. Mahalle baskısını, bir insanın bir insana hiçbir yönde baskı yapmasını onaylayamayız. Çağımız bireysel özgürlüklerin geliştiği bir çağdır. Yeter ki, toplumsal huzurumuz, birliğimiz, dirliğimiz bozulmasın.'


MHP'nin bu girişimi de din özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilir mi' sorusunu Bardakoğlu, 'Cuma kılınmasından daha tabii ne olabilir, elbette kılınacak. İsteyen istediği yerde cuma namazı kılar' diye yanıtladı.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, başörtüsü konusunda, 'Diyanet'e sorulsun' sözlerinin hatırlatılarak, 'Size bu konuda danışıldı mı' diye sorulması üzerine Bardakoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığının, Din İşleri Yüksek Kurulunun, 'Müslüman kadınların başlarını örtmesinin dini bir vecibe olduğu, dini bir gereklilik olduğu ve 14 asırdır Müslüman kadınların başlarını dini vecibe olduğuna inandıkları için örtmekte olduklarını ve genel resmin bu olduğunu' defalarca söylediğini belirtti.


-'ARTIK MAHALLE BASKISINI BIRAKIN'-


Bir dinin gereğini yerine getirip getirmemenin kişilerin kendi dindarlık tercihi olduğuna dikkati çeken Bardakoğlu, şunları söyledi:


'Bir kişi ben Müslümanım diyorsa bizim için onu Müslüman saymak yeterlidir. Artık namazını kılıp kılmaması, ibadetini yapıp yapmaması, orucunu tutup tutmaması, içki içip içmemesi, başını örtüp örtmemesi kendi tercihi olduğundan o bir yargılama ve derecelendirme konusu olmamalıdır. Biz sadece dinin doğru bilgisini Müslümanlara açıklarız ama bireylerin özgürlüklerine sonuna kadar saygılıyız. Bu itibarla da ne başını kapatan bir insanın bir kısıtlamaya, herhangi bir incinmeye maruz kalmasını onaylarız ne de başı açık bir insanın sırf bu sebeple incitilmesine, baskıya maruz kalmasına onay veririz.


Artık mahalle baskısını bırakın. İnsanların birbirlerine hayat tarzları sebebiyle bireysel baskı ve sitemde bulunmasını, bireysel incinmeler olmasını dahi doğru bulmuyoruz. Rotamız, özgürlükleri, toplumsal bir anlayış, karşılıklı sevgi saygı ortamında geliştirmek, özgürlüklerin gelişmesinden korkmamak ama toplumsal birliğimizi, dirliğimizi, huzurumuzu da korumaktır.'


Başörtüsü konusundaki tartışmaların hatırlatılması üzerine Bardakoğlu, bu tartışmalara girmeyeceğini, sadece dinin genel ilkesini söyleyeceklerini bildirdi.


Bardakoğlu, 'Tarlada çalışan, üniversitede okuyan, büyük şehirde yaşayan insanların aynı davranışları, aynı kıyafeti benimsemesini beklemek doğru değil. Tek tipleştirme çağdaş dünyanın ortak anlayışlarına aykırıdır' dedi.
AA


(www.timeturk.com - Cuma 01.10.2010 - 17:34)

2 Ekim 2010 Cumartesi

HIRSIZLAR PTT’Yİ SOYDU


Trabzon Akçaabat’a bağlı Doğanköy Beldesinde, PTT Acentesi  dün gece hırsızlar tarafından soyuldu.

Trabzon Akçaabat’a bağlı Doğanköy Beldesinde 25.07.2010 tarihinde hizmete açılan Doğanköy PTT Acentesi dün gece (01.10.2010 Cuma) hırsızlar tarafından soyuldu.


Gece kapıyı kırarak, içeri giren hırsız ya da hırsızlar para kasasında bir şey bulamayınca, sadece güvenlik kameralarının kayıt yaptığı bilgisayarı alarak, kayıplara karıştılar. Durum karşısında şaşkınlığını gizlemeyen işyeri yetkilisi Ayhan Civelek: ”Bilgisayarımı geri getirenden şikayetçi olmayacağım” dedi.


Sadece kamera kaydı yapılan bilgisayarın çalınması ise işyerine para için girildiğini, para bulunamayınca da görüntüleri yok etmek için bilgisayarın çalındığı şüphesini akla getiriyor.


Jandarma’nın olayla ilgili soruşturması sürmektedir.

Kaynak : www.muzura.net

Ak Partili Belediye Başkanları, Toplandı

Trabzon’daki AK Partili Belediye Başkanları toplantısının dördüncüsü Kadakal Restaruant’da yapıldı. Trabzon AK Parti İl Başkanlığının organize ettiği toplantıya Trabzon Merkez ve 44 ilçe ve belde başkanı ve yöneticiler katıldı.


AK Parti Trabzon İl Başkanı Dr. Adnan Günnar doğruları anlattıkları sürece diğer partilerin seçmenlerinden de oy aldıklarını bunun en büyük örneğinin de Anayasa değişikliği için yapılan referandum sonuçları olduğunu söyledi.


Referandumun Lokomotifi Oldunuz


Trabzon’daki AK Partili Belediye Başkanları toplantısının dördüncüsü Kadakal Restaruant’da yapıldı. Trabzon AK Parti İl başkanlığının organize ettiği toplantıya AK Parti Trabzon İl Başkanı Adnan Günnar, Trabzon Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, İl Başkan Yardımcısı Mehmet Çelik, il yönetim kurulu üyeleri Recep Çağılcı, Bahattin Köroğlu ve 44 ilçe ve belde belediye başkanı katıldı.


Toplantı öncesi açılış konuşması yapan İl Başkanı Günnar:


“Referandum sürecinde göstermiş olduğunuz çalışmalardan ötürü siz değerli belediye başkanlarımıza çok teşekkür ediyorum. Bu süreçte teşkilatlarımızın lokomotifi oldunuz. Bugüne kadarki çalışmalarınızla hem belediyecilik çalışmaları hem de teşkilatlarla birlikte olan çalışmalarınızda başarılı çalışmalara imza attınız. Bundan sonraki süreçte de sizlerden daha güçlü lokomotif olmanızı istiyorum.


Buda hizmette farklılığınız, çeşitliliğiniz ve gayretinizle olacaktır. Belediye başkanlarımız çok az bütçeyle çok fazla işler yapabilmekte. Bundan sonraki hedefimiz Trabzon’da referandumda yakaladığımız oy oranını artırmak olmalıdır. Bunu da sağlayabilmek için belediyecilik hizmetlerini en iyi şekilde yerine getirmemiz gerekiyor.


Yani biz vatandaşımıza Orhan beyin yaptıklarıyla Akçaabat Belediyesinin yaptıklarıyla ve diğer belediyelerimizin yaptıklarıyla sesleneceğiz. Neticede bizler sizlerin yaptıklarıyla kıvanç duyuyoruz. Hizmetin nasıl yapıldığını basın mensupları aracılığıyla halkımıza aktarıyoruz. Bizim göğsümüz kabarıyor ve sizlerle birlikte mutlu oluyoruz” dedi.


Hedef Yüzde 58’in Üzerine Çıkmak


Günnar sözlerini şöyle sürdürdü:


“Türkiye’nin önü artık açıktır. İnşallah biz yine en güçlü parti olarak Trabzon merkezde oy oranımızı yüzde 58’ lerin üzerine çıkartmalıyız. Biz doğruları anlattığımız sürece partimiz dışındaki seçmenlerinde oyunu alabiliyoruz. Bunu referandumda yaşamış olduk.


Bu referandum her ne kadar AK partinin oylanması referandumu değil ise de muhalefet burada Ak Partiyi oylama noktasına getirmiştir. O yüzden siyaseten bize o veren ya da vermeyen bütün seçmelerimizi ve vatandaşlarımızı her zaman olduğu kucaklayıp bu kapıdan içeriye girmelerini sağlamalıyız. Elde ettiğimiz başarı sizin lokomotif gücünüzle katlanarak artacaktır. Önümüzde 2011 yılında yapılacak olan genel seçimler var. Bizim için önemli olan bu seçimden Trabzon’da yüzümüzün akı ile çıkmak olacaktır.”


Trabzon Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ise vatandaşlara en iyi hizmeti verebilmek için var güçleriyle çalıştıklarını bu çalışmalarını, yaparken de belediyeler arasında dayanışma ve yardımlaşmanın en üst seviyede tutmaya özen gösterdiklerini vurgulayarak;


"Elimizdeki imkânlar ölçüsünde ilçe ve belde belediyelerimize yardımcı olmaya çalışıyoruz.


Birlik ve beraberlik içerisinde zorlukları aşacağımıza inanıyorum. Tüm belediyelerimize ve başkanlarımıza çalışmalarında başarılar ve kolaylıklar diliyorum” dedi.


http://www.takagazete.com/ - 01.10.2010 09:12:38

AYŞENUR YAVRUOĞLU, AMELİYAT OLDU

Giresun Üniversitesi Öğrencisi Ayşenur YAVRUOĞLU, Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünde bugün ameliyat oldu.


Giresun Üniversitesi Şebinkarahisar Meslek Yüksek Okulu Öğrencisi, Trabzon Akçaabat Doğanköy Beldesinden olan Ayşenur YAVRUOĞLU, bugün Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümünde sol karın bölgesinde oluşan bezmoid tümörün alınması için saat 08.00’de ameliyata alındı.


Ameliyat, Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Klinik Şefi Op. Prof. Dr. Erhan Reis, Op. Dr. Ali Güner ve Op. Dr. Gültekin Hos ve ekibi tarafından başarılı bir ameliyat gerçekleştirildi.


Saat 13.00 civarında ameliyattan çıkan Ayşenur’un durumu iyiye gitmektedir. Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü 2. Kat, 235 no.da yatan Ayşenur’un ailesi, akraba, arkadaş ve sevenleri kendisini yalnız bırakmadı. Doktorların müsaade etmemesine rağmen durumdan haberdar olabilmek için ta uzaklardan sürüp Ayşenur’u bakmaya geldiler.


İnşallah Ayşenur çarçabuk iyileşerek, çok sevdiği okuluna en kısa zamanda başlayabilecek. Kendisine Allah’tan acil şifalar diliyoruz.


Bilgi almak için:


Hüseyin Yavruoğlu- 0536 8763622




HABER ve FOTOĞRAF: Muhammet YAVRUOĞLU

"CUMA NAMAZI YASAK, AYİNLER SERBEST Mİ?”

(NOT: KENAN AYDOĞDU(NE VAR, NE YOK?)’nun Çarpıcı Makalesi)




- Çok değerli okuyucu-dinleyici ve izleyicilerim..- Öncelikle şunu peşin, peşin söyleyeyim bu yazımı daha okumadan beni MHP yandaşlığı ile suçlayarak, hüküm vermeyiniz!




- Lütfen biraz sabırla yazımın sonunu beklerseniz, sanırım daha sağlıklı bir karar vermiş olursunuz!


- Sonuçta MHP'li yada ÜLKÜCÜ olmak bir suçta değil, aksine bir onurdur, şereftir.. (Diğer partiler gibi)


- Bu tabii ki, ayrı bir tartışma konusu....




- Gelelim asıl konumuza: Ajanslardan, haber bültenlerinden öğrendiğiniz gibi MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, 50 kadar İl başkanlarıyla Ermenistan sınırına yakın ANİ HARABELERİNDE CUMA NAMAZI KILMAK İSTİYOR!




- Lütfen dikkat ediniz! adı üstünde Müslümanların kendi öz vatanında Ata'larının yaptırdığı ve namaz kıldığı mabetler adından da anlaşıldığı gibi "harabe, virane, ören" haldeler!?




- Şimdi buraya kadar bir sorun yok...


- Gelelim asıl, sorun yaratanlara, zihniyetlere bir göz atalım..


- Allah için, tarafsız bir gözle olaya şöyle bir bakalım ve de hep birlikte bir değerlendirme yapalım.- MHP'nin öz yurdunda bu isteği nasıl? Ve kimleri tahrik eder!




- Tıpkı TÜRK BAYRAĞI TAHRİK ETTİ diyen BAYRAK, VATAN, MİLLET düşmanları gibi...




- Öyle ya! Kültür ve Turizm Bakanı yasalarımıza göre toplu ibadet yasaktır diyor- Ve ekliyor böyle olunca izinsiz, toplu ibadete polis kesin müdahale edecektir..




- Aynen katıksız, hilafsız bakan bey böyle TV'lerde konuştu!




- Şimdiiiiiii; aynı bakana ve hükümete şu soruların sorulması "FARZ" değilmidir?!




- Son aylarda Trabzon-Meryemana (Sümela Manastırı) Müzesindeki toplu ayine izin verdiğinizde bu yasalar neredeydi?




- Doğrudur meriyette olan yasalarımıza göre "müze ve ören" gibi yerlerde toplu ibadet yapmak yasaktır!




- İyi de Sümela’ya gelen 2500-3000 Hıristiyan topluluk sayılmıyor mu?


- En önemlisi de, Sayın Bahçeli ve arkadaşları hem İslam’ın emri bir namazı (ibadeti) kendi topraklarında kılamazlarken, nasıl oluyor da Rusya'dan, Gürcistan'dan yabancı bir ülkeye gelen binlerce kişi ibadet yapabiliyorlar!




- Sayın Bakan Günay'ın cevap vermekte zorlanacağı, sayısız gizli noktalar olduğu aşikar !




- Şayet özel izin ile verdiklerini hatırlatacak olurlarsa, bizlerde Müslüman Türk vatandaşları olarak, sayın bakandan şunu istiyoruz.




- Ayasofya Müzesi’nde( FATİH SULTAN MEHMED HAN tarfından kiliseden CAMİ’ye dönüştürülmüş) CUMA NAMAZI, hayır olmaz diyorsanız, BAYRAM NAMAZI KILMAK İSTİYORUZ...




- Hemen hayır, olmaz bu işte povakatörlük falan kokuyor gibi, paranoyaklığa sarılmayalım..




- Mademki, ibadetler birer masumane inancın gereğidir. O halde bizlerin bu masumane arzusunu kırmayınız lütfen!




- Durun bitmedi; hani VAN'da yine dünyanın dört bir tarafından gelen Ermenilerin tıpkı Sümela'da olduğu gibi 95 yıllık bir özlemin mutluluğunu yaşıyoruz gibi sözlerle, zafer naraları attıkları Akdamar'ı kıyaslayalım.........




- Evet, şöyle bir kıyaslayalım;


- Bir tarafta birilerinin binlerce sayılara varan adeta "zafer gösterilerine dönüştürdükleri masum(!) ayinler..


- Üstelik yabancı bir ülkenin özgür topraklarında.....


- Düşünün bir kere Bartemolos’un manidar ve malum Sümela Açık Müzesindeki konuşmasında Osmanlının bir kaç padişahına övgü dolu sözler atfederken, ne hikmetse Fatih Sultan Mehmet Han'ın adını bile telaffuz etmeye değer bulmadı!!!




- Böylesine bir cihan padişahının adını unutmuş ya da hatırlamamış olabilir mi?


- Asla ve asla, onun asıl unutmadığı FATİH’in İstanbul (Büyük Ayasofya) ve Trabzon(Küçük Ayasofya)’ yı FETİH ETMİŞ olmasından, olmasın?!




- Çünkü cennet mekân Fatih: “Trabzon fetih olunmadan, İstanbul'u Fetih etmiş saymam...”




- Bu sözlerin içerisinde her şey apaçık ortada iken, Barelomos’un bunu bilmemesini düşünebilir miyiz?




- Ne yani, şimdi kendi öz yurdumuzda yabancılar kadar, kanunlarımız önünde hak ve yetkilerimiz olmasın mı?


- Hayır, olmasın, diyenlere o zaman neden çifte standart uyguluyoruz diye sorulmaz mı?




- Buradan aççık ve seççik sesleniyorum. Bu arzu tek başına bir MHP'nin veya başka bir siyasi partinin iç işleri değildir.


- Bu arzu yüce Türk milletinin son yıllarda iyice kırılan onurunun, inancının bir gereği ve tamiri olacaktır!




- Hangi siyasi düşünce ya da sivil toplum kuruluşu böyle bir istek içinde olsa aynı yazımı tereddütsüz yazardım..




- Ne yani, bu ülkede başta bölücüler olmak üzere art niyetli olan malum yabancılar din, kültür,sosyal faaliyetler,yardım kuruluşları adı altında her isteklerini yaptırırlarken.......


- Kendi insanımızın arzuları neden bu kadar "batıyor" (Baytenekenin deyimiyle!)- Hani güzel bir söz vardır. Lafın tamamını kime anlatırlar diye...




- Ağzım su dolu konuşamıyorum da olduğu gibi....


- Yerin cennet olsun Necip Fazıl, üstad....- Yoksa dediğin gibi, "ÖZ YURDUMDA PARYA MI OLUŞUYOR!"

- NE DİYORDUK; CUMA NAMAZINA YASAK, AYİNLERE SERBESLİK Mİ?



Kenan AYDOĞDU - NE VAR, NE YOK?

DOĞU KARADENİZ KALKINMA AJANSI AMBLEM (LOGO) YARIŞMASI DÜZENLİYOR

25 Temmuz 2009 tarih 27299 sayılı resmi gazetede yayınlanan kuruluş kararnamesi ile Trabzon Merkezli olmak üzere Trabzon, Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu ve Rize illerini kapsayan Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı Amblem (Logo) yarışması düzenliyor.


Ajansın çok ciddi bir şekilde çalışmalarına başladığını ve ajansın logosunun belirlenmesi için yarışma düzenlediklerini ifade eden Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım,

“Yarışmaya katılan yarışmacılar; Kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlama ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma planı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak üzere çalışmalarına başlamış olan Trabzon, Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu ve Rize illerini kapsayan Kalkınma Ajansı için uygun kurumsal amblem tasarlamalıdırlar” şeklinde konuştu.


Ajansın bölgede dengeli bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi için önemli bir fırsat olduğunu belirten Genel Sekreter Kaldırım, kamu yönetiminde proje mantığının hakim kılınması ve yatırımların bölgemize çekilmesi için kalkınma ajansının çok önemli bir işlev gördüğünü de sözlerine ekledi.


Öte yandan Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı için amblem (Logo) belirlemek üzere tertiplenen ödüllü yarışma neticesinde birinciliği kazanacak eser sahibine 5.000 TL, ikinciliği kazanan eser sahibine 3.000 TL ve üçüncülüğü kazanacak eser sahibine ise 1.000 TL para ödülü verilecek.


Yarışma için hazırlanacak çalışmaların hasar görmeyecek şekilde paketlenerek başvuru formu ile birlikte en geç 22 Ekim 2010 Cuma günü, saat 17.00’ye kadar Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansına posta / kargo ile gönderilmesi veya elden teslim edilmesi gerektiği belirtildi.


Ayrıca yarışmacıların konuyla ilgili detaylı bilgilere www.trabzon.gov.tr internet adreslerinden ve (0462) 22934 17-229 17 98 nolu telefonlardan ulaşabilecekleri kaydedildi. (V.B.)

YÖK Başkanı Özcan: ”20 yıl içinde Türkiye'yi yok edebilirler”

ÇOK HAYATİ BİR UYARI…!!!


YÖK Başkanı Özcan, ABD ve İsrail'in domatese yerleştirilecek bir genle Türk milletini 20 yıl içinde yok edebileceğini söyledi.

Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Nevşehir Üniversitesinin akademik yılı açılışı dolayısıyla Nevşehir Kültür ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, üniversitelerden çok daha fazla yayın, patent, yenilik, çevreyle, ülkenin ekonomik sorunlarıyla ilgili yenilikler beklediklerini söyledi.


Bir üniversitenin, içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarından soyutlanamayacağını vurgulayan Prof. Dr. Özcan, YÖK olarak üniversiteleri değerlendirirken etrafına ne kadar faydalı oluşuna da bakacaklarını kaydetti.


Türkiye'de zaman zaman çeşitli adlarla grip salgını görüldüğünü, her seferinde büyük paralar sarf edilerek aşı ithal edildiğini anlatan Özcan, şöyle konuştu:


'Son olayda da gördünüz, aşıların büyük bölümü kullanılmadı, geri gitti ama biz büyük paraları yurt dışına transfer ettik.


Bu arada hiçbir üniversiteden şöyle bir talep gelmiyor: Madem bu kadar acil bir sorun var, insanlarımız ölüyor, her 6 ayda bir değişik şekilde karşımıza çıkıyor, acaba kendimiz bu aşıyı elde edemez miyiz?


Bir-iki üniversite çıksın, Başbakanımıza gitsin, 'Biz bu işi çalıştık, bu aşıyı ürettik, desteğe ihtiyacımız var' desin.


25 milyon lirayla böyle bir projeye başlamak mümkün oluyor. Bunu talep etsinler isterdim, ama hiçbir üniversiteden ses çıkmadı. Ses çıkmıyor, dışarıdan büyük miktarda ilaç alıyoruz, büyük miktarda serum alıyoruz, orada da ses çıkmıyor.


Tıbbi cihazların hemen hepsi dışarıdan alınıyor. 'Bunlar burada üretilemez mi?' diyen bir üniversite yok. Sağlık sektöründe çok büyük ilerlemeler oldu ama bağımlılıkta bir azalma yok.


Bence sağlıkta ve diğer sektörlerde bağımlılığı azaltacak olan üniversitelerdir.'


Türkiye'ye ABD ve İsrail'den domates ve buğday tohumu ithal edildiğini anımsatan Özcan, şunları söyledi:


'Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, yerli tohumumuz olmadığı için Amerika ve İsrail'den geliyor. Bir Türk aydını olarak bazen gerçekten kendimi çok küçük hissediyorum. Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu bu ülkede üretemez miyiz?


Evvelden atalarımız bu tohumları kendileri üretip, yıllarca bu üretimin devamını sağlamışlar. Biz niye yapmıyoruz?


Tohumculukla ilgili bir araştırma enstitümüz olsa, buna birkaç üniversitemiz öncülük etse, fena mı olur?


Sonunun ne olacağı da belli değil. Bu domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye bir şey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. Böyle şeylerle, zamanla bir milleti yok edebilirsiniz.


Öyle bir şeyler yerleştirirler ki, 20 yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler de var. Sadece 'aman paramız dışarı gidiyor' endişesiyle söylemiyorum. Üniversitelerimizin bu konularda bize yardım etmesini istiyoruz.'


Türkiye'de iki üniversitenin dünyadaki ilk 500 üniversite arasında yer aldığını belirten Özcan, şöyle devam etti:


'Üniversiteleri ölçmek için dünyada kullanılan sıralamalar var. Times'ın, yükseköğretim dünya üniversiteleri sıralaması var.


Geçen hafta çıkan bir yayında iki üniversitemizin çok büyük başarı elde ettiği ortaya çıktı. Bir üniversitemiz 112'nci, bir başka üniversitemiz de 183. oldu. Türk üniversitelerinin ilk 500'de yer almadığı eleştiriliyordu. İlk 200'de yer almaya başladı. Böyle büyük başarılar istiyorsanız, büyük finansal kaynakları yükseköğretime ve eğitime vereceksiniz.


Dünyada ekonomide 17. sıradayız, yabancı dergilerde yayımladığımız makaleler sıralamasında da 17. sıradayız. Ekonomiyle bir paralellik var. Ne kadar koyarsanız o kadar alıyorsunuz.'


Avrupa'daki üniversitelerin belirli standarda ulaşmak için birbirleriyle yarıştıklarını anlatan Özcan,


'Okul dışında alınan kredilerin bir şekilde okul kredisi haline çevrilmesiyle ilgili bir sistem uyguluyorlar. Örneğin siz çalışıyorsunuz ama üniversiteye gidip, birkaç ders alabiliyorsunuz. O dersleri artırıp, lisans diploması almaya yetecek kadar kredi toplayabilirseniz, o üniversite size lisans diploması veriyor.


Biz de dışarıdaki iş tecrübelerini akademik kredilere çeviremiyoruz. Bu yönde bir eksiğimiz var. Onun dışında diğer Avrupa ülkelerindeki üniversiteler gibi elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. İyi bir yerdeyiz ve bu yerimizi koruyoruz' diye konuştu.


Timeturk yazarı ve Gıda Hareketi Başkanı Kemal Özer, aylar önce kaleme aldığı “Yıl 2023, zeki çocuklar ve bankadaki tohumlar” başlıklı yazıda YÖK Başkanının uyarılarını böyle hikâyeleştirmişti.


Konuyu değerlendiren Kemal Özer, “Biz söyleyince komplo teorisi diyenler şimdi ne diyecekler? Bu komplo teorisi değil, insanlığa kurulan ahlaksız bir komplodur" dedi.

(http://www.timeturk.com/ - Perşembe 30.09.2010 - 21.00)