3 Mayıs 2011 Salı

REVİ’DEN ÖĞRENCİLERE BÜYÜK KOLAYLIK


Trabzon İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi; KTÜ’ lü MALİYE, kamu yönetimi, işletme ve iktisat bölümü öğrencilerine teorik ve pratik bilgiler edinmeleri konusunda İl Genel Meclisi Salonlarını ve çalışmalarını açtı.



KTÜ Maliye Bölümü Öğrencileri İl Genel Meclislerinin işlevi, çalışma yöntemleri, bütçe hazırlıklarındaki planlamalar konusunda Meclis Başkanı Haydar Revi’den bilgi aldı. Öğrenciler ders programı gereği kendi aralarında sembolik meclis oluşturarak İl Genel Meclisinin çalışmalarını teorik bizzat kendileri de yaşayacak.


KTÜ, Maliye Bölümü öğrencileri; Prof. Dr. Ahmet Ulusoy’un rehberliğinde İl Genel Meclislerinin yapısı konusunda teorik ve pratik bilgileri almaya başladı.


Meclisin çalışmalarını yerinde gözlemleyen öğrenciler başkan Haydar Revi’den de meclis çalışmaları konusunda bilgiler aldı. İl Genel Meclisi’nin çalışma yöntemleri, toplantıları, toplantılarda görüşülen konular, oylamalar ve dosyalar üzerindeki incelemeleri bizzat meclis çalışmasını gözlemleyerek irdeleyen öğrenciler daha sonra okuldaki amfide, sembolik bir il genel meclisi kurup mecliste gördüklerini hayata geçirecekler. Teorik ve pratik uygulama ile Maliye Bölümü öğrencileri, İl Genel Meclislerinin işleyişleri hakkında da geniş bir bilgiye sahip olacaklar.


Trabzon İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi; KTÜ ile İl Genel Meclisinin her anlamda iş birliğini en üst düzeyde oluşturduğunu belirtirken, kamu yönetimi ve işletme ile iktisat bölümünden de öğrencilere teorik ve pratik bilgiler edinmeleri konusunda il genel meclisi salonlarını ve çalışmalarını açtıklarını ifade ettiler. Öğrenciler ise teorik bilgilerini pratikte de bizzat yaşayarak görmelerinin kendileri açısından son derece olumlu olduğunu ifade ettiler.


HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN – 02.05.2011 Pazartesi

DENETİMLER HIZLANDIRILDI

Trabzon Valiliği'nce kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından koruma amacıyla denetimler hızlandırıldı.


"Bilindiği üzere 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun'un ikinci maddesinde, tütün ürünü tüketilmesinin yasaklandığı açık ve kapalı alanlar sayılmıştır.


Kanunun uygulanması bakımından hangi alanların kapalı, hangi alanların açık alan kabul edileceği hususu 2009/13 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile belirlenmiştir.


Bu Genelge doğrultusunda kapalı alan; 'Sabit veya seyyar bir tavanı veya çatısı( çadır, güneşlik vb. dahil) olan kapıları, pencereleri ve giriş yolları dışında bütün yan yüzeyleri geçici veya kalıcı olarak tamamen kapatılmış alanlar ile aynı şekilde tavanı veya çatısı olup. yan yüzeylerinin yarısından fazlası kapalı bulunan yerler' şeklinde tanımlanmaktadır.


İlgi yazı ile yapılan kapalı alan değerlendirilmesinde, tavan veya yan yüzeyleri otomatik veya manuel sistemlerle açılıp kapanabilen işletmelerde, yan yüzeylerinin yarısından fazlasının açık tutulması halinde tavan kısmı kapalı da olsa açık alan olarak değerlendirileceği, ayrıca yan yüzeyleri tamamen kapalı olsa da tavan kısmı tamamen açık olduğu durumlarda bu yerlerin açık alan kabul edileceği bildirilmiştir.


Ancak, 4207 sayılı Kanun uygulamasına ilişkin denetimler esnasında, kapalı alan şeklinde inşa edilen veya düzenlenen bir kısım alanların, yan yüzeylerinin ya da tavan kısmının açılır-kapanır mekanizmalarla gün içinde zaman zaman açılmak suretiyle açık alan haline getirilmeye çalışıldığı gözlemlenmiştir. Bu çerçevede. Tütün Kontrolü Ulusal Komitesi üyelerinden oluşan bilim insanlarının var olan bilimsel kanıtlardan yararlanarak oluşturdukları görüş, esasen kapalı alan olan bir kısım alanların, gün içerisinde açılmasının tütün ürünlerinin zararlı etkilerinden korunmak için yeterli olmadığı şeklindedir. Ayrıca, konuyla ilgili 30 Kasım 2009 tarihli ve 209/C, 296/2 sayılı Avrupa Birliği Konseyi kararları da dikkate alınarak, mezkûr Kanunun "kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarında koruma" amacının gerçekleşebilmesine yönelik sahadaki uygulamaların yerindeliği ve yeterliliğinin yeniden değerlendirilmesi gerekmiştir.


Dolayısıyla, 4207 sayılı Kanunun ve 2009/13 sayılı Başbakanlık Genelgesinin amacına uygun olarak, tavanı veya yan yüzeyleri ya da her ikisi birden açılır-kapanır bir düzeneğe sahip ( poşet, camekân vb.) olan işletmelerde, bu düzenekler yardımıyla tavan veya yan yüzeyleri zaman zaman açık tutulsa dahi, kapalı alan mahiyetindeki bu alanlarda tütün ve tütün ürünleri tüketilmesi, mezkur Kanunun ihlali anlamına gelmektedir.

Bu sebeple söz konusu alanlarda tütün ve tütün ürünlerinin tüketilmesine izin verilmeyecek ve ihlal edenler hakkında gerekli yasal işlemler gecikmeksizin yapılacaktır" denilmektedir. (VB-02.04.2011 Pazartesi)

2 Mayıs 2011 Pazartesi

ÇİRKİN 'UCUBE' SKANDALI; BELEDİYENİN İŞGÜZARLIĞI İMİŞ !


Eskişehir'de CHP'li Tepebaşı Belediyesi'nin galerisinde açılan cami ve tesettürün aşağılandığı resim sergisi, ressamların da tepkisini çekti.


Ayşe Tosun haberi


Ressam Ergün İnan, dinî duygularla oynayarak sanat yapmanın doğru olmadığını söyledi. Sanatın durması gereken bir nokta olduğunu belirten İnan,

"Bir düşünceyi biraz da ironi katarak 'böyle olması gerekir' şeklinde verirseniz bu yanlış olur. Bu şekilde dinî duygularla oynayarak sanat yapmak hoş değil." dedi.

Ressam Hüsamettin Koçan da toplumun kutsalları üstünden muhalefetin sanata yakışmadığını vurguladı.


Yapılanın sanatla ilgisinin olmadığını vurgulayan Koçan, söz konusu resimlerin 'kışkırtma' anlamına geldiğine dikkat çekti. Koçan, şöyle devam etti:

"İnsanın değerli bulduğu ve onun için çok değerli kutsalları üstünden muhalefet kolaydır ama sanatın kendini bu şekilde kolaycılığa çekmemesi gerekir. Ben bu tür davranışlarla toplumsal değerlerde yer yer küçük sapmalar olduğunu düşünüyorum. Bu yapılanın sanatla ilgisi yok. Bu durumu yadırgadım. Yapıtların üstünden hangi inanç olursa olsun küçümseyerek ve tamamen bulundukları konumun dışına koyarak bir şey yapılamaz. Sanatın arayışı biraz daha derin olmak zorunda. Heykel de yıkmayalım, kutsallarımıza da saldırmayalım. Bunları aşıp dengeyi bulmamız lazım."


Sergiye, toplumun diğer kesimlerinden de tepkiler sürüyor. Elazığ Din Görevlileri Derneği Başkanı Hüseyin Demir;

"Sanat, dine hakaret ederek yapılmamalı. Bu kesimler, söz konusu kadın ve kadın hakları olduğunda herkesten çok konuşuyorlar ama Müslüman kadının başörtüsüyle alay etmeyi, ona hakaret etmeyi marifet sayıyorlar" dedi.

Güneydoğu Sosyal ve Ekonomik Kalkınma Federasyonu (GÜNFED) Başkanı Mehmet Demir de;

"Bugün gelinen noktada görüyoruz ki bazı zihniyetler gelişen, hızla çağdaşlaşan Türkiye'nin aksine zihinleri karanlık çağlarda kalmış" ifadelerini kullandı.

MÜSİAD Eskişehir Şubesi de;

"Sanat bahane edilerek, toplumun kutsallarını rencide eden bu tür teşebbüsleri kınıyoruz" açıklamasını yaptı.


Zaman


www.timeturk.com - 01 Mayıs 2011 Pazar - 11:38

RECEP TAYYİP ERDOĞAN, BAŞARABİLECEK Mİ?


İstanbul'a Kanal Hayalini 7 Padişah Gerçekleştirmek İstemiş ama...


İstanbul'a kanal açma projesi ilk defa Kanuni Sultan Süleyman devrinde tasarlanmış ve bu proje için de Mimar Sinan görevlendirilmişti.


Karadeniz-Marmara'ya kanal açma projesine Kanuni'den başlayarak 7 Padişah Gerçekleştirmek İstemiş ama...


Bugünlerde "Kanal İstanbul" ya da "Çılgın Proje" ismiyle gündeme gelen İstanbul'a kanal açma söylemleri esasen, Osmanlı'ya ait 5 asırlık bir proje.

Marmara Denizi ve Karadeniz'i birleştirme projesi ilk defa Kanuni Sultan Süleyman devrinde tasarlanmış ve bu proje için de Mimar Sinan görevlendirilmişti.


Her ne kadar şimdi İstanbul'un Avrupa Yakası'nda bir kanal düşünülüyorsa da, Kanuni döneminde başlayıp Sultan Abdülaziz dönemine kadar devam eden kanal projeleri, İstanbul'un Asya Yakası'nda tasarlanmıştı.


Bu kanal, Karadeniz'den doğan Sakarya Nehri'ni, Sapanca Gölü'ne bağlayacak, oradan da İzmit Körfezi vasıtasıyla Marmara Denizi'ne akıtılacaktı. Böylece Karadeniz, Marmara Denizi'ne bağlanacak İstanbul'un inşaat ve yakıt ihtiyacı olan odun ve kereste nakli kolaylaşacaktı.


Zira Osmanlı Devleti'nde kullanılan kerestelerin iki kaynağı vardı. Donanmadaki gemi direklerinin keresteleri Eflak ve Boğdan'dan (Romanya ve Moldova), tekne ve güverte keresteleri de Eskişehir, Bolu ve İzmit'ten getirilirdi. Şehrin yakıt ve inşaat ihtiyacı için lazım olan kereste ve odun ise İzmit'ten geliyordu. Bu kerestelerin naklindeki büyük masraflar ve çekilen zahmetler haliyle fiyatlara yansıyor, kereste fiyatları yüksek oluyordu.


Günümüzden 5 asır önce planlanan Karadeniz-Marmara kanal projesinde Kanuni'den başlayarak, 7 padişah teşebbüste bulunmuş lakin her defasında sorun çıkmış ve proje hayata geçirilememişti. İşte bu 7 Padişah ve kanal için atılan adımlar:


KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN


Marmara ve Karadeniz'i birleştiren kanal projesi, Osmanlı tarihinde ilk defa Kanuni Sultan Süleyman tarafından tasarlanmıştı. Hatta proje için Mimar Sinan görevlendirilmiş lakin çıkan savaşlar sebebiyle proje yarım kalmıştı.


SULTAN 3. MURAT


Kanal için ikinci adım 3. Murat'tan gelmiş, 1591 yılında yeniden keşifler yapılmış, 30 bin işçinin çalışacağı kanal için hafriyat takip vazifesi de Sokolluzade Hasan Paşa'ya verilmişti. Kanal eminliğine Budin'in (Macaristan) eski hazinedarı Ahmet Efendi, kâtipliğe de Mustafa Efendi tayin edilmişti. Hatta bir takım istimlâkler dahi yapılmış ve bazı çiftlikler münasip yerlere nakledilmişti. Fakat proje yine gerçekleşemedi. Buna en büyük sebep de; makam-mevki kavgası yapan o dönemki bazı devlet erkânının birbirleri aleyhinde çevirdikleri entrikalar olmuştu.


SULTAN 4. MURAT


63 sene sonra 1654 senesinde Sultan 4. Mehmet tarafından İstanbul'dan gönderilen Hindioğlu isimli mühendis keşifler yapmış, kanalın çevreye vereceği büyük zararlardan da bahsedince, proje 3. defa ertelenmişti.


SULTAN 3. MUSTAFA


Sultan 3. Mustafa kanal projesi için 2 defa teşebbüste bulunmuştu. 1. teşebbüste (1759) maddi sıkıntılar sebebiyle, sadece Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi'nin birleştirilmesi kararlaştırılmıştı. Başarılı olunursa Sapanca Gölü civarından İstanbul'a deniz yoluyla kolayca mal ve kereste getirilebilecekti. Uygulanamayan bu teşebbüsten 2 yıl sonra iki plan yapılmış, 1. planda Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi birleştirilecek, 2. planda ise (şayet birinci plan başarısız olursa) Sakarya Nehri Sapanca Gölü ile birleştirilecekti. Keşif için Sadrazam Kethudası Suphizade Abdullah Efendi'nin başkanlığında, Reisülküttap Abdullah Apti Efendi, Cebecibaşı Mustafa Ağa ve Müderris aynı zamanda mühendis Giritli Ahmet Efendi'den oluşan 4 kişilik bir heyet ve yardımcıları gönderildi bölgeye.


Bölgede hafriyat çalışmaları dahi başlamıştı lakin şiddetli kışın bastırmasıyla çalışmalar yeniden ertelendi.


SULTAN 2. MAHMUT


1813 senesinde Kocaeli ve Bursa sancakları mutasarrıfı Vezir Hacı Ahmet Aziz Paşa'nın Sultan 2. Mahmut Han'a takdim ettiği arzuhalde, padişahtan bölgenin tetkiki için mühendisler ve mimarlar istemesi, kanal projesini tekrar gündeme getirmişti. Sultan Mahmut, Çavuşbaşı Abdullah İffet Bey, Mühendishane Muallim muavini 3. Halife Ahmet Efendi, 4. Halife Mehmet Efendi ve mimar yardımcısı Seyit Mustafa'yı gönderdi. Sonradan eklenen 7 kişilik bilirkişi heyetiyle birlikte bölgeye gönderilen bu eşhasın raporlarıyla Sultan Mahmut, kanal açma vazifesini, Hacı Ahmet Aziz Paşa'ya vermişti. 20 gün sonra Aziz Paşa'nın vefatıyla kazı çalışmaları başlamamış, akabinde ard arda gelen meseleler sebebiyle proje tekrar ertelenmek zorunda kaldı.


SULTAN ABDÜLMECİT


Tıpkı Sultan 3. Mustafa gibi, Sultan Abdülmecid döneminde de Karadeniz-Marmara kanal projesi 1845 ve 1857 yılarında olmak üzere 2 defa hayata geçirilmeye çalışmış lakin bu dönemde de birçok engel sebebiyle neticeye ulaşılamamıştı.


SULTAN ABDÜLAZİZ


1863 senesinde Sultan Abdülaziz mühendis Riter ve Hayri Bey'i kanal çalışmaları için görevlendirmişti. Bu, Osmanlının Karadeniz-Marmara Kanal Projesi'ni gerçekleştirmek için son teşebbüsüydü. Şimdilerde gündemde olan Kanal İstanbul projesiyle, 5 asır boyunca 7 padişah tarafından defalarca atılan adım sonuca ulaşacak mı acaba, zaman göstrecek..


SULTAN ABDÜLMECİT'İN BOĞAZA TÜP GEÇİT (Tünel-i Bahri) PROJESİ




İstanbul Boğaz'ında ilk tüp geçit projesi olan Sarayburnu-Üsküdar arasına yapılacak olan Tünel-i Bahri (Tüp Geçit) de Sultan Abdülmecid'e âitti. Yani şimdilerde halen inşası süren tüp geçit, Sultan Abdülmecid'in projesiydi. Sultan Abdülaziz, Karaköy-Pera (Beyoğlu) arasına bir tünel yaptırdı.


Tünelin mühendisi Eugene Henri Gavand, 1 sene sonra (1876 yılında) devrin padişahı Sultan 2. Abdülhamit'e, Sarayburnu ile Üsküdar arasında bir de tüp geçit projesi sundu. Aynı yerde yapılacak bir tüp geçit projesi de 1891 yılında Fransız mühendis Jaqques Preault tarafından sunulmuştu Sultan Hamit'e.


Daha önceden 1860 yılında Sultan Abdülmecid'e sunulan fakat gerçekleştirilemeyen proje, bu defâ Sultan 2. Abdülhamid'in huzuruna getiriliyordu.


Geçitten sadece tren yolu geçecekti. Padişaha 1902 yılında sunulan 3. bir tüp geçit projesinde ise çelikten yapılacak tüp geçit, denizin dibine çakılmış 16 sütun üzerinde duracaktı ve içinden 2 si yolcu biri yük taşıyan 3 vagonlu bir tren geçecekti. Bu tren Üsküdar'da demiryoluyla Haydarpaşa'ya bağlanacaktı.


Lakin 31 Mart Vakası’yla padişah tahttan indirilince, projeler gerçekleştirilemedi.


1500 den fazla eseri olan Sultan 2. Abdülhamit'in gerçekleştirmeye fırsat bulamadığı bir yığın projesi vardı. Beyşehir Gölü'nden, kanallar vasıtasıyla Konya Ovası'na su getirme projesi de aynı padişaha aitti.

Tamamlanamayan bu projenin kanalları ve köprüleri halen kullanılıyor. Güneydoğu Anadolu Projesi (G.A.P) de Sultan Abdülhamit Han'ın dehâsının eseriydi.


Yeni Şafak


Kaynak: www.turktime.com - 1 Mayıs 2011 - 08:27

SÜMER EZGÜ, YENİ ALBÜMÜ İLE SİZLERLE


Değerli Sanatçı Hemşehrimiz Sümer Ezgü, müzikseverler için yeni albümünü çıkardı.


Anadolu müziğini dünya etnik müzik pazarına taşıma çabasında olan Sümer Ezgü, Orta Asya'dan Anadolu'ya harmanlanmış Yörük ve Türkmenlerin türkülerini yorumladığı "Ege, Toros, Yörük ve Türkmen Türküleri" nin 2. serisi olan yeni albümünü çıkardı.


Albümün düzenlemelerini Fuat Saka, Atatürk'ün çok sevdiği "Sarı Zeybek" türküsünün zeybek bölümünü ise senfonik düzenlemesi ile Erdal Tuğcular yaptı.


Kendi müzisyen ekibi ile farklı tarzını yeni albümünde de ortaya koyan Sümer Ezgü, kayıtların önemli bölümünü Muğla Palamutbükü' nde zeytin bahçelerinin içinde Stüdyo Horoz ve İstanbul Stüdyo Duygu, Ankara Stüdyo ASC' de yaptı.


Albümün modern ve yer yer rock soundunun içinde sipsi, üç telli, zurna, otantik keman gibi mahalli yorumlar lezzet katıyor.


"Ege, Toros, Yörük ve Türkmen Türküleri - 2" isimli albüm başta gençler olmak üzere zevk alarak dinlenebilecek ve Türkiye' de birbirinin tekrarı haline gelen müziğe değişik bir soluk getirecek.


Rahmetli Özay Gönlüm'le Ankara Radyosu'nda 15 yıl aynı stüdyoda müzik yapan Sümer Ezgü, Özay Gönlüm'ün ailesi tarafından 5. kardeş kabul ediliyor. Ezgü, Özay Gönlüm' ün Aydın'dan derlediği Bozdoğan Zeybeği'ni yorumlarken bağlamaları da kendisi çaldı.


3 yıl aradan sonra "Ege, Toros, Yörük ve Türkmen Türküleri -2" isimli albümünü Mart ayında müzikseverlerin beğenisine sunan Sümer Ezgü, yeni albümünde ayrıca;


20 yıl önce derlediği ve kendisine müzik ödülü kazandıran "İlvanlım",
60'lı yıllarda Nurettin Çamlıdağ'ın sesinden beğenilerek dinlenen "Lingo Lingo Şişeler",


TRT sanatçısı Ferhat Erdem'le birlikte üç telli çaldığı "Avşar Beyleri",


80 li yıllarda kendi derlediği Teke Zortlatması tarzı "Dirmilcik",


2008'de Bursa'da projelendirdiği "Son Balo Vals ve Zeybek"


kısa filminde Atatürk rolüyle zeybek oynarken okuduğu otantik türkü "Sarı Zeybek",


Geçtiğimiz yaz sinemalarda gösterime giren oyunculuk ve müziğini de yaptığı "Harbi Define" isimli Ege komedi filminin sound track'i "Ay Bulutta",


Dogu Toroslar'dan Musa Eroğlu'nun derlediği "Kullar Olam",


Köroğlu'dan "Benden selam olsun Bolu Beyi'ne",


Muharrem ve Neşet Ertaş'tan "Ahu gözlerini sevdiğim dilber",


Başlık parası türküsü "Haymanalı",


Makedonya'dan Elazığ'a Cumhuriyet sonrası nüfus değişimi ile taşınan "Necibe", gibi Toros, Avşar, Yörük havalarına ve Ege'nin zeybeklerine yer verirken, "modern tarzda kaydettikleri tüm türküleri, gençlerimize de hatırlatmak istediğini" söyledi.


Yeni albümünü sizlerle paylaşma arzusunda olan Değerli Sanatçının, sitemiz aracılığıyla Karadenizli Hemşehrilerine çok ziyade selamları var.




Sümer Ezgü ile Bağlantı için:


Sümer EZGÜ asistanı: Tuna TAMAN: 0533 495 0796
tunataman@gmail.com


Menajer: Fazıl KOCAOĞLU: 0532 354 2225
fazilkocaoglu@gmail.com



HABER: TRABZON HABER AJANSI – 01.05.2011 Pazar

İLESAM’IN 25. YIL KUTLAMASI, GÖRKEMLİ GEÇTİ


İLESAM 25. YILINI EDEBİYAT VE BİLİM DÜNYASININ DUAYENLERİNE VERDİĞİ ÜSTÜN HİZMET VE BAŞARI ÖDÜLLERİYLE KUTLADI.







İlesam Genel Merkez Yönetim Kurulu tarafından belirlenen ve 25. yıl kutlamaları çerçevesinde edebiyat ve bilim alanında yaptıkları hizmetlerden dolayı ödüle layık görülen 32 sanatçımız ve bilim adamımızı üyelerimizle buluşturan ve Yenimahalle Belediyesinin sponsorluğunda gerçekleştirilen kutlamalar büyük ilgi gördü.



Ankara’dan ve çeşitli illerden Yenimahalle Belediyesinin "Dört Mevsim" salonuna akın akın gelen İLESAM üyeleri, bu nezih atmosfer içerisinde birbirleriyle buluşup hasret giderdiler.



Düzenlenen resepsiyonla başlayan kutlamalarda İLESAM’ın üyeleri, davetli konuklar ve ödül alacak sanatçılar koyu ve keyifli sohbetler gerçekleştirdi. Çeşitli nedenlerden veya sağlık sorunlarından dolayı uzun zamandır İLESAM’ın çalışmalarına katılamayan birçok üyemiz 25. yıl kutlamalarında özellikle bulunmak istediklerini belirterek, duydukları mutluluğu dile getirdiler.



Her köşeden tanıdık simaların mutlu gülümsemeleriyle anlam kazanan gecede, katılımın yoğunluğu dikkati çekerken, Yenimahalle belediyesinin eşsiz misafirperverliği de göz doldurdu.


Resepsiyondan sonra ödül törenini gerçekleştirmek için salona geçen konuklar yerlerini alırken yaklaşık 650 kişilik salonun tamamının dolu olduğu ayakta kalanlar için sandalye ve koltuk ilavesi yapıldığı göze çarptı.


 İLESAM’ın üyeleri tarafından büyük ilgiye mazhar olan tören önce İlesam Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın açılış konuşmasıyla başladı.



İLESAM’ın ne olduğundan ve neler yaptığından bahseden Parmaksız, yönetimi devraldıklarından bu yana geçen 13 ayda hangi çalışmalara imza attıklarını kısa başlıklar altında anlattı. İLESAM Genel Başkanı kendi dönemlerinde faaliyete geçen İstanbul ve Gaziantep Şubesi'nin, 54 İl de kurulan temsilciliklerin ve 41 üniversite temsilciliğinin çalışmalarından da bahsetti büyük bir kuruluş olan İLESAM’ın gittikçe daha fazla güçlendiğini ve 24 yılda 1500 olan üye sayısının yeni yönetimle beraber 13 ayda 2000’lere ulaştığıını bildiren Mêhmet Nuri Parmaksız, tüm konuklara katılımlarından dolayı teşekkür ederek sözlerini noktaladı.



Daha sonra kürsüye gelen Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, sanatın ve sanatçının toplumdaki değerinden ve öneminden bahsederek, sanatçılarımızın gereken telif haklarını alması konusunda İLESAM’ın faaliyetlerinin ne kadar önemli olduğu konusuna dikkat çekti.



Okuduğu şiirlerle ve etkileyici konuşmasıyla geceye renk katan Fethi Yaşar’ın konuşmasının ardından Zeynel Yeşilay’ın İlesam’ın 25. yılı kutlamalarına hediye olarak hazırladığı Mutivizyon Gösterisi sunuldu. Gösteride geçmişten bu yana İLESAM nostaljileri ve yeni yönetimle İLESAM üyelerinin çalışmalarına yer verildi ayrıca İstanbul ve Gaziantep şubelerinin çalışmalarından örnekler sunuldu.




Ödül töreni bölümünde sahneye gelerek ödüllerini alan sanatçılar ve bilim adamları duygularını dile getirirken İLESAM’ın başarılı çalışmalarından övgüyle bahsederek unutamadıkları anılarını da dile getirdiler.



Zaman zaman duygulu, zaman zaman esprilerle geçen ödül töreninde ünlü şairler Cemal Safi ve Semih Sergen’de mini bir şiir resitali sundular.




Ödül töreninden sonra sahneye gelen Türk Sanat Musikisi sanatçıları İlesam’lı şairlerin şiirlerinden bestelenen eserlerle muhteşem bir konser verdi. Konserin ardından son bulan 25. yıl kutlamaları programından hafızalarda hoş sedalar kaldı.

KAYNAK: www.ilesam.org.tr

'BÜYÜK ANADOLU YÜRÜYÜŞÜ'NE YAŞAR KEMAL’DEN DESTEK


Anadolu doğasının son yıllarda uğradığı büyük yıkıma karşı başlayan Büyük Anadolu Yürüyüşü’ne, yazar Yaşar Kemal destek verdi. Yaşar Kemal, yazısında Anadolu’yu talan edenlere “Anadolu’yu keyfiniz için bu hallere sokuyorsanız yanlışsınız. Belki siz de Anadolulusunuz da başınız dönmüştür. Bugün varsınız yarın yoksunuz, bu Anadolu insanları kolay bağışlamaz. Anadolu, topraklarının üstüne titrer” dedi.


Vadilerden, köylerden, kasabalardan, şehirlerden yola çıkan Anadolu halkı, kervanlar halinde 40 gün 40 gece Ankara’ya yürüyor. Yürüyüşçüler, doğa hakkının anayasal güvence altına alınmasını, Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’nın geri çekilmesini, Anadolu’nun tüm akarsularının satılmasına neden olan ve sayısı 4 bini bulan HES ve barajların durdurulmasını talep ediyor. Yürüyüşçülerin talepleri arasında dağları yok edecek olan 40 binin üzerindeki maden ruhsatının iptal edilmesi, nükleer enerji projelerinin durdurulması, 2B gibi ormanları yok edecek yasa tasarısının geri çekilmesi gibi doğa üzerinde yok edici etkileri olan faaliyet ve düzenlemeler de var.


YAŞAR KEMAL’İN BÜYÜK ANADOLU YÜRÜYÜŞÜ İÇİN KALEME ALDIĞI YAZI:



Doğaya düşman olan bir ülke olduk.

Toros dağları bizim dağlarımızdı. Çocukluğumda, gençliğimde dağlara yaylaya giderdik. Bahar ve yaz günlerimiz Toroslar’da geçerdi.


Yaylalar çok güzeldi. Ormanlarda çiçeklerin kokusundan geçilmezdi. Yiyecek otlar herkese güç verirdi. Dağlarda insanlar hastalık bilmezlerdi.


Bugüne geldik. Bu günler, o günler değil. Bu ağaçlar o ağaçlar değil, bu çiçekler o çiçekler değil. Yaylara girildi, ormanlar kesildi, ağaçlar gece gündüz ovalara, şehirlere, kasabalara, köylere taşındı, ceviz ağaçları da başka ülkelere. Ormanlarda ceviz ağaçları tükendi.


Eskiden her kırk, otuz, yirmi çınarın altındaki pınarlar kalmadı, kızlarına o pınarların adını koyanlar da hemen hemen kalmadı. Yağmur suları ile köylerin, kasabaların, illerin evleri, bahçeleri, tarlaları sular altında kaldı. Yağmur suları artık her yeri kesip kıracak.


Bu, kazançlarından başka dünyayı görmeyen, bilmeyen yöneticilerin marifetidir. Bu, erozyon deyince gülenlerin, ne olduğunu bilmeyenlerin ahmaklığıdır.


Son yıllarda bir de barajlar çıktı. Bilenler bilir, dünyada birçok ülke barajların belasına uğramıştır. Bizde barajların ne olduğunu bilmeyenler gitsinler Rusya’yı Mısır’ı görsünler, gelsinler bizi görsünler. Adana’yı, Urfa’yı görsünler. Gelenler bir de Allianoi’yi, Hasankeyf’i görsünler.


Allianoi’nin ne olduğunu bilmeyenler üstüne çakıl taşı dökmüşler. Oysa burası insanlığın sağlık merkezidir, insanlığın kutsal bir yeridir. Bizim kıymetli barajcılarımız çok zekilerdir, üstünü çakılla, kumla örtmüşler.


Niçin görsünler insanlar onları? Görsünler de güldüklerinden utansınlar.
Bir de Hasankeyf var. Hasankeyf’te baraj yapılsın diye bize, bize değil barajcılara bazı Avrupa ülkeleri para vermek istemişler, sonra da seçmenleri bu paranın nereye gideceğini anlayıp tepki verince parayı vermekten vaz geçmişler. Sayın ya elbette sayın politikacılar herhalde şaşırmışlardır.


Bize gelince Anadolu babamızın çiftliği değildir. Size ben söylüyorum. Ben bir Anadolu köylüsüyüm. Anadolu’yu baştanbaşa gazeteci olarak dolaştım. Bu halkı iyi biliyorum. Anadolu’yu keyfiniz için bu hallere sokuyorsanız yanlışsınız. Belki siz de Anadolulusunuz da başınız dönmüştür. Öyledir herhalde, bilemiyorum, başınız dönüyorsa Allianoi’ye gidin, belki size bir ilaç bulunur.


Size öğüt vermek istemiyorum, öğüt sevmem, konuşmamı öğüt saymayın.
Bugün varsınız, yarın yoksunuz; bu Anadolu insanları kolay bağışlamaz. Anadolu, topraklarının üstüne titrer, Kurtuluş Savaşımız’a bakın.


Bugün bir kez daha ‘Anadolu’yu Vermeyeceğiz’ diyerek yola çıkanların yolu açık olsun.”


YAŞAR KEMAL
Nisan 2011