‘Trabzon Sanatevi 3. Sanat Günleri’ etkinlikleri kapsamında “Doğumunun 100. Yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu”, 3 Haziran Cuma Günü Saat 18.00’de Trabzon Sanatevi Kültür Salonundaki etkinlikle anıldı.
Etkinliğe Trabzon Belediye Başkan Yardımcıları Osman Gökhan Bali ve Hüseyin Turan, Belediye Kültür Müdürü Murat Yeter, Karadeniz Yazarlar Birliği Genel Başkanı İsmail Fandaklı, bazı gazeteci, yazar, şair, sanatçı ve sanatseverler katıldı.
Trabzon Sanatevi 3. Sanat Günleri’nin 3.günün 3. program bugün (03 Haz 2011 Cuma) saat 18.00’de Ressam-Şair Şükran Üst ve Eğitimci Yazar Mehmet Kartal tarafından “Doğumunun 100. Yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu”nun sanatı, şairliği ve edebi kişiliği şiirlerinden örnekler verilerek, akıcı bir üslupla anlatıldı.
Programın sunuculuğunu Zekeriya Saka yaptı. Programın konukları Şükran Üst ve Mehmet Kartal, “Doğumunun 100. Yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu”nu slâyt gösteriminden sonra akıcı bir dille anlattılar.
Konuşmacılardan Mehmet Kartal: “Eyüboğlu’nun kişiliği tam bir halk edebiyatı tarayıcısı olarak karşımız çıkar. Onu anlayabilmek için önce bu milletin anlayışını da tarayabilmek gerekir. Eyüboğlu’nda bir sonsuzluk ve yaşam anlayışı vardır. Bazı şiirleri Dede Korkut Hikâyelerine has tarzını, bazılarında halk hikâyelerinin anlatımını görmek mümkündür.”
Ünlü Şairin “Yaradana Mektuplar” şiirini okuyan Kartal: “Eyüboğlu yaşlanmaktan korkmaz. Ama yalnızlıktan rahatsız olur. Zaten bizler yaşlanmaktan değil, unutulmaktan korktuğumuz için rahatsız oluruz. Hep sürekli ‘ben, ben’ biz olamayız. ‘Biz’ olabilmek için benim yanımda ‘sen’ de olması lazımdır” dedi.
Anma programının sonunda Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu konu alan ve Yönetmen: Erdal Eksert tarafından hazırlanmış “Gözleri Anadolu’yu Gören Adam” Belgesel Gösterimi yapılarak sunum sona erdi.
1 Haziran 2011 Çarşamba Günü Saat 18.00’de başlayan ve program dâhilinde; Resim, karikatür, fotoğraf, belgesel, kısa film gösterimleri, tiyatro, Türk Halk ve Türk Sanat Müziği konserleri, müzik dinletileri, söyleşi ve paneller, şiir dinletileri, atölye çalışmaları, imza günleri ve folklor gösterilerinin yer alacağı birçok etkinlikle 10 gün süre ile devam edecek olan “Trabzon Sanatevi 3. Sanat Günleri”, 10 Haziran 2011 Cuma günü sona erecek.HABER-FOTOĞRAF: Trabzon Haber Ajansı – 03.06.2011-Cuma
**
Ressam, heykeltıraş, şair ve yazar olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, 1911 yılında Giresun-Görele'de doğdu. Ailesinin beş çocuğundan ikincisidir. Trabzon Lisesi'nde okurken, 1927'de bu okula resim öğretmeni atanan Zeki Kocamemi'nin öğrencisi oldu. Onun derslerinin etkisi ve okul müdürünün özendirmesiyle 1929'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) girdi. Burada Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı'nın öğrencisi oldu. 1930'da eğitimini bitirmeden, ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu'nun yanına Paris'e gitti. Orada André Lhote'un yanında resim çalıştı. Daha sonra evleneceği Rumen asıllı eşi Eren Eyüboğlu ile de burada tanıştı.
Güzel Sanatlar Akademisi'nde başlayan resim öğrenimini Paris'te sürdüren Eyüboğlu, daha sonra Türkiye'ye döndü ve ölümüne kadar Güzel Sanatlar Akademisi'nde ders verdi. Yerel yaşama ilişkin gözlemlerini, yazma, kilim gibi yerel kültürel değerlerdeki malzemeyle buluşturarak tablolarına yansıttı. Tablolar ve gravürlerin yanı sıra büyük boyutlu duvar resimleri, mozaik, seramik panolar yaptı.
Bedri Rahmi 1928'de daha lise öğrencisiyken ŞİİR yazmaya başlamıştır. Şiirlerine, 1933'ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkılapçı Gençlik ve Varlık dergilerinde yer verilmiştir. 1941'den başlayarak çeşitli şiir kitapları yayımlanmıştır. Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş gibi her türüne karşı duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansımıştır. Halk dilinden ve şiirinden aldığı öğeleri kendine özgü bir biçimde kullanarak halk diline yaklaşma çabasını sonuna dek götürmüştür. Bu nitelikleriyle şiirleri, resimleriyle büyük bir benzerlik gösterir. Akıcı, rahat bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarında ise sürekli gündeminde olan halk kültürü, halk sanatı konularındaki görüşlerini sergiledi.
21 Eylül 1975'te İstanbul'da vefat etti.
Ölümünden sonra bazı desenleri, Binbir Bedros (1977), Karadut (1979) ve Babatomiler (1979) adlı kitaplarda yayımlandı. Halk kaynağından beslenen sanat anlayışı şiirlerinin de temeli oldu. Şiirlerinde, masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı. Yazıları, Tezek (1975), Delifişek (1975), Resme Başlarken (1977) adlı kitaplarda toplandı.
**
İSTİDA
Yarab!. İnsan oğullarından çektiğim yeter
Gökyüzünden benim hisseme düşeni ver
Altına dilediğim gibi ömrümü sereyim
Mendil kadar olsun tarlamı ayır
Beni doyuracak ağacı göster.
Rabbim!.. İnsan oğullarından çektiğim yeter
Yalnız senin ellerin gezinsin ömrümde
Beni yalnız sen mahkûm eyle sen azat
Ve yalnız sen canımı iste benden ki
Nereye saklayacağımı şaşırmadan vereyim
**
ÜÇ DİL
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernus
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.
**
SEVGİ ÜSTÜNE
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
Kitaplara göre insan
Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş
Gözleri, yüreği kamaşmış insandır
Aptaldır, hastadır, kahramandır
Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır.
İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler
Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar
Bir tek meyve veren dalı keserler
İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı
Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli
Bir tek meyve veren dalı kesmeli
İnsan dediğin derya misali
Üstünde milyonlarca dalga
İçinde kıyametler kopmalı
İnsan dediğin derya misali
Uçsuz bucaksız olmalı.
Gel çıkalım sevgilim gel
Gel kurtaralım birler hanesinden
Çekelim gidelim bir uçtan uca
Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar
Sevelim sevelim sevelim
Sevebileceğimiz kadar
**
ÇAKIL
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.
Şiirlerin alındığı Kaynak: http://www.dosthane.de/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder